Pazartesi, Eylül 26, 2005

Rumuz 'Reklamcılık aşkı' : "İlk görüşmede ne yapmalıyım ?"

Bir vakıf üniversitesinin halkla ilişkiler ve reklamcılık bölümünü yeni bitirdim. Üniversitede okuduğum 5 sene boyunca hemen hemen bütün yaz aylarım ve ara tatillerim İstanbul'daki ajanslarda stajyer reklam yazarlığı yaparak geçti; üstelik İstanbul'da hiç kalacak yerimin olmamasına rağmen (hala yok!)...

Staj yaptığım ajansların hepsi de (biri global ortaklı ajanstı; 2'si İstanbul, diğeri de Ankara'daydı) tam hizmet reklam ajanslarıydı. Ve ustalarımdan çok şey öğrendim. Global ve ulusal müşteriler için sunuma giden ve yayımlanan işlerim de oldu. Şimdi Ankara'da ortamı ve çalışma koşulları hiç te hoş olmayan bir işte, reklamcılığa duyduğum aşk uğruna, İstanbul'da beni bir kaç ay idare edebilecek kadar para kazanmak için çalışıyorum. Bu sırada da reklam yazarlığında çok yararını göreceğimi umduğum prodüksiyonu öğreniyorum. Zaten benim için bu işin tek tesellisi de bu!...

Hocam, ajans havasını fazla fazla solumama rağmen başvurucağım ajanslarla ilk iş görüşmesinde ne yapacağımı bilemiyorum. Ya da biliyorum ama reklamcılık için duyduğum heyecanım, yazarlığı ve yaratmayı her şeyden çok sevmem, bilmediğimi zanetmeme yol açıyor.

Sorularım:

1) Başvuracağım ajansla ilk görüşmede ne yapmalyım?
2) Nasıl başvurmalıyım?
3) Başvuru süreci nasıl gelişiyor?
4) CV'mi kendim mi götürmeliyim yoksa internet üzerinden mi başvurmalıyım?
5) 'Para konusunun' umrumda bile olmadığını, tek istediğimin hayatımın sonuna kadar yazmak ve yaratmak olduğunu onlara
ne şekilde belli etmeliyim?
6) Yeteneklerimi göstermek için en azından bir-iki ay ajansa girebilmeyi ilk iş görüşmesinde nasıl sağlayabilirim?


- - - - - - -


Mutlaka reklamcı olunacak yani, hmm ? Dilerim hayal kırıklığına uğramazsınız.

“Ajans havasını fazla fazla solumuş” biri ajanslarla ilk iş görüşmesinde ne yapacağını nasıl olur da bilemez ? “Reklamcılık için duyduğum heyecanım, yazarlığı ve yaratmayı her şeyden çok sevmem, bilmediğimi zanetmeme yol açıyor” da anlaşılması güç bir durumdan söz ediyor. Heyecan mı yapıyorsunuz ne ? (Kendimi Haydar Dümen gibi hissettim, allah iyiliğinizi versin !) Sorularınıza sırayla cevap vereyim.

1) İlk görüşmeye çağırılırsanız, zaten ellerinde başvuru mektubunuz olacak. Başlayacaklar sormaya. Bazen bir ajansın ayrı ya da ilginç bir iş görüşmesi tekniği vardır. Şaşırtmayı, kızdırmayı seven, insanı özellikle zorlayan bir teknik örneğin. Bu tuzaklara düşmeyin. Sorulara sakin ve akıllı cevaplar verin. Karşı sorular sorun ama ukalalaşmayın. (Karşı soru derken asla sorulara sorularla cevap vermeyi kastetmiyorum aman ha.) Üstünüz başınız düzgün olsun ama abartmayın. Reklam yazarı olmak istiyorsanız, takım elbise ve kravatla gitmeyeceksiniz herhalde. Ama tersi de olmasın : Yaratıcı ayaklarına partal gitmeyin. İstediğiniz şeyi dürüstçe ve duru bir dille anlatın. Niçin yazar olmak istediğinizi gösterin. O ajansa niye başvurduğunuzu da anlatmanız gerekebilir. ‘Aday ajanslardan birisiniz’ gibi saçmalıklar yapmayın. Hangi ajanslara başvurduğunuzu profesyonelce söyleyin. Görüşmeye gideceğiniz ajansı örneğin Web’den vs araştırın. Tanımaya, işlerini öğrenmeye çalışın. Ajansın yerini bir gün önceden keşfedin. Sakın geç gitmeyin.

2) Nasıl başvuracağınız neye başvurduğunuza biraz bağlı. İlana yazıyorsanaz, koşullara uyduğunuzu ve işe girmek istediğinizi belirten, temiz pak bir mektup - mesaj yollarsınız; ekinde hayat hikayenizi koyarsınız. Ama bu hayat hikayesini allah aşkına şu standart bilgisayar formlarıyla yazmayın. Yazar olmak istiyorsanız, usta bir yazıyla aynı şeyi yapabilirsiniz. Ama illa CV olacaksa, hiç değilse ön mektubu-mesajı ilginç yapın bari. İlginçlikten kastim zıpırlık değil tabii. Temiz, özenli yazılmış, yazı yazmayı bilen birinin elinden çıkmış, sizi ilginç gösterecek bir yazı ilginçliğini kastediğiyorum. Yok ilana cevap olarak değil, kendiliğinizden başvuruyorsanız, yukarıdakilere dikkat ederek, ama soğuktan başvurduğunuzu unutmadan yazacaksınız. Bu tür başvuruları kör adrese yollarsanız, kimin eline geçeceğini bilemezsiniz. Doğru kişinin adını öğrenin ve ona yazın.

3 Başvuru sürecinin nasıl geliştiği, başvurulan ajansın durumuna bağlıdır genellikle : Onlar bir ilan yayınladıysa ve siz ona göre yazdıysanız, başvurular birileri tarafından elenir. Sona kalanlar aranır ve görüşmeye çağrılır. Yok eğer siz kendiliğinizden başvurduysanız, başvurunuz işleme konabilir de konmayabilir de. Yani bir dosyaya ya da çöpe gidebilir veya birinin sizinle görüşme isteği duymasını sağlayabilir. Şans.

4) Duruma bağlı : Bir ilana yazdıysanız ve onlar e-mail ile başvuru istediyse ne ala ama yoksa bence ikisi de değil ! Internet üzerinden gönderilen başvuru doğru kişiye ulaşamayabilir. Ulaşsa bile bir sürü mesaj arasında ya okunur ya okunmaz. Şahsen götürmek sevimsiz ve hayak kırıcıdır. Sonuçta resepsiyona kadar ancak ulaşacaksınız. En iyisi kurye veya postayla göndermektir.

5) Para konusunu umursamanızı öneririm. Bakın İstanbul’da kalacak yeriniz hâlâ yokmuş. Oturun bir hesap yapın : Neye ne kadar para gerekir ayda, yazın. Başvurularınız yol alır da size çalışmak için ne kadar para istiyorsunuz diye sorarlarsa (ki sormazlarsa hiç şaşmam, yani ya biz şu kadar veriyoruz diyebilirler veya sizi utanmadan boğaz tokluğuna çalıştırmak isteyebilirler, staj veya deneme adı altında beleş çalıştıracaklarını vs söyleyebilirler) bu hesaba dayanarak belli bir rakam söylersiniz. Para umurumda değil derseniz, sizi çok sevebilirler ama hakkınızda soru işaretlerine yol açabilir. Başvurduğunuz yere bağlı olarak, en azından sizden yararlanmaya çalışmalarına ışık yakmış olursunuz.

6) Bir iki ay bir ajansa girmeyi nasıl mı sağlayabilirsiniz ? Örnek çalışmalarınız filan var mı ? Yoksa yapmaya bakın. Giderken görüşmeye götürün. Görüşmeye gittiğiniz ajansı tanıyın dedim ya, işte o ajansın bazı işleri konusunda akıllı analizler yazabilirsiniz belki. Ama kantarın dozunu kaçırırsanız geri de teper ona göre. Bir de, deneme koşuluyla alabileceklerini, onlar size söylemeden siz onlara söyleyin. Çok istekli olursanız, itici olma tehlikesi var.

Sormadan edemeyeceğim, üniversite bitirmişsiniz, size iş görüşmelerinde neler yapılır, nasıl yapılır hiç öğretmediler mi ? Yoksa içeriden birisi tüyolar versin diye mi yazdınız ?

Bol şans ve sabır dilerim.

Rumuz 'Araladım kapıyı' : Ajanslara sütten çıkma kaşık olarak mı gitmeli ?

"Derdim var"da daha önce yer verdiğiniz arkadaşlardan biriyim, "derdim" de aşağı yukarı aynı :

Temiz temiz okuluma gittim, büyük hayaller kurarak bir çok kitap okudum, okul kütüphanesinden dergiler çaldım, birkaç yarışmaya bile katıldım. Yaşım müsaitti, İnternet'i kullandım; akşam üstü Londra'da çıkan reklamı, yatsıdan evvel İstanbul'dan izledim. Velhasıl-ı kelam, bir gün bilgisayar başında "Ben bu ilana ne yazacam ulan!" diye düşüneceğim günler için hazırlığımı yaptım.

Sonra bir gün dersimize siz, evet efendim Haluk Mesci olarak siz, geldiniz ve ellerinde senaryolarıyla bekleşen bizlere: "Hepiniz reklamcı olmak zorunda değilsiniz, ancak hepiniz en azından bilinçli birer reklam izleyicisi olacaksınız" yollu bir laf ettiniz.

Şimdi size sormak isterim; bir reklam ajansına başvururken 3 yıl bir başka alanda deneyim kazanmış olmak mı yeğdir, yoksa sütten çıkmış ak kaşık olarak gitmek mi? Ayrıca bu "Muteber ajanslar" meselesi nedir? Hangi ajanslarımız bu payeye sahiptirler?

Vereceğiniz cevabın; reklamcılığa merak duyan, ancak hasbelkader bir başka işe bulaşmış bir çok arkadaşımı ajansların kapısına dayanmaya teşvik edebileceğini eminim farketmişsinizdir.

Not: Ben, bankacılık değil İnternet işleriyle uğraştım, editörlük ve metin yazarlığı yaptım. Ancak sorum kişisel değildir. Kitleleri peşimden sürüklemek niyetindeyim. : )

- - - - - - - - - - - - -


Hmm ! Dertler niye hep birbirine benziyor acaba ? Internette bir yerde dertleşiyoruz diye hep gençler yazıyor ondan mı ? Sadece gençlerin derdi mi var ? Her neyse, uzatmayalım, yazalım bakalım...

Dersinizde ettiğimi hatırladığınız lafı hep “Hepiniz reklamcı olmasanız bile reklam konusudna bilinçli birer tüketici olursunuz” biçiminde ederim. (Mektubunuzun geri kalan bölümüne bağlamamışsınız, buraya niye aldığınızı bilemedim pek.)

‘Muteber ajans’ lafı, İngilizcedeki ‘recognized agency’ yani ‘yeterliği meslek birliği tarafından tanınmış veya kabul edilmiş’ anlamında kullanılıyor. Aslında, eskiden tam hizmet ajansı olmayı gerektiriyordu : Yaratıcı bölüm, strateji hizmetleri, araştırma, medya vb aranıyordu. Şimdilerde ise biraz yumuşamış durumda. Sözü geçen ‘tam hizmet’ koşullarına uymayan bir ‘butik ajans’ da başka bazı koşullara uygun olması durumunda mesleki birliğe kabul edilebiliyor. Dolayısıyla da daha çok, güvenilirlik, deneyim kazanacak kadar yaşamış olmak, ticari olarak oturmuşluk yani kalıcılık bakılıyor. ‘Hangi ajanslar bu payeye sahiptir’ sorusunun cevabı, genel olarak, Reklamcılar Derneğine üye ajanslar oluyor. Başkanları veya sahipleri Dernekle sürtüşmeye girmiş o yüzden üyelikten çıkmış ajanslar da var ve bunlar, mesleki [veya bazen etik] uyumsuzluk dışında pek ala ‘yeterlik’ sahibi yerler.

Üç yıl başka bir alanda deneyim kazanmış birini ben olsaydım tercih ederdim doğrusu. Örneğin, kazandığı deneyime göre, müşteri temsilcisi veya stratejik eleman olarak veya reklam yazarı olarak işe alabilirdim. Ama şimdilerde reklam ajansları ya deneyimsiz insan almaya ve onları yetiştirmek için zaman ve emek harcamaya pek yanaşmıyorlar. Genellikle, sadece reklam alanında deneyim arıyorlar. Bu da giderek, bence, ‘içeriden evlenme’ hatasına dönüşüyor. Reklamcı tayfasında defolar / sakatlıklar yerleşiyor.

Sizin özel durumunuzda, herhalde, ‘reklam yazarlığı’ için başvuru söz konusu olsa gerek. Editörlük ve metin yazarlığı deneyiminiz, aklı başında bir ajansta kabul görebilir. Yalnız allah aşkına pc’lerde standart hale gelmiş olan CV kalıplarında yazmayın başvuru mektubunuzu. Yazı yazmış, yazan ve reklam yazarı olmayı kafaya koymuş birinin yazıyla aşkını-ilişkisini gösterecek biçimde, özende, farklılıkta yazın.

Başarılar dilerim.

Çarşamba, Eylül 21, 2005

Rumuz 'Şifreli ajans' : Butik ajans nasıl büyür ?

Şirketimin adını, web adresini vermeyeceğim : Deşifre etmek istemiyorum. Net sorayım, butik ajans nasıl büyür ?


------

Hmm... O zaman ben de net bir cevap vereyim : Butik ajans büyümez. Adı üstünde, 'butik ajans'. Büyürse, butikliği kalmaz.

Teksas Üniversitesinin Advertising World adlı sitesine koyduğu reklam terimleri sözlüğü butik ajansı şöyle tanımlıyor :

"An agency that provides a limited service, such as one that does creative work but does not provide media planning, research, etc. Usually, this refers to a relatively small company. "

Yani genel olarak 'nispeten küçük' şirket olma durumu söz konusu. Büyümek, büyük bütçeli büyük müşteriler almak demek. Onların işlerini alabilmek içinse, yukarıdaki tanımda geçen, 'muteber ajans' ve/veya tam hizmet ajansı ölçütleri arasında yer alan, araştırma, medya planlama vs departmanlarını kurmak gerekir ki, bu da butik ajans tipi çalışmanın dışında bir çalışma düzeni gerektirir.

Cumartesi, Eylül 10, 2005

Rumuz 'gCg' : "Her kişiyle esnaf ilişki..."

Henüz üniversite öğrencisiyim ama bilgisayar ile tanıştığım günden beri reklamcılık ve tanıtım adına çalışıyorum. Bugüne kadar reklamcılık işinde karşılaştığım her kişi ile bir esnaf ilişkisine girmek zorunda kaldım ve bu konuda çok başarısız olduğum için [muhtemelen yaşımında küçük olmasından dolayı] sürekli zarar gören taraf ben oldum. İlk olarak bireysel çalışmalarımda müşterilerim ile işleri kendim konuşmak zorunda kaldım ve bu durumu hiç sevmedim, sonradan ajans bünyesinde çalışmaya başladım ve artık kimseyle esnaf diyaloguna girmeyeceğim diye sevinirken ajans yetkilileri ile aynı konuşmalara girmek ve aynı pazarlıkları yapmak zorunda kaldım.

Sorum ise acaba benim şansızlığımdan dolayı mı hiç bir profesyonel iş ilişkisi yaşayamıyorum yoksa her reklamcı aynı zamanda bir ticaret bilgisine sahip olmalı ve kendini bu şekildemi pazarlamalı ? Eğer böyle ise ben kendimi bu konuda nasıl geliştirebilirim ?

--------------

Hmm… Önce birkaç noktaya dokunacağım : Öncelikle, Ersin Salman ustanın kulaklarını çınlattınız ! Ersin Salman ‘için’ yerine ‘adına’ sözcüğünün kullanılmasına ifrit oluyor. Haklı da. “Bilgisayar ile tanıştığım günden beri reklamcılık ve tanıtım adına çalışıyorum” derken, ‘adına’ sözcüğünü seçmenizin özel bir nedeni var mı acaba ? Reklamcılık ve tanıtım (bu ikisi pek çok bakımdan aynı şey ama hadi bunu bir yana bırakalım,) acaba sizi sözcü veya temsilci veya acente mi seçtiler ki onlar ‘adına’ çalışıyorsunuz ? Sanırım, reklamcılık ‘için’ veya ‘alanında’ çalışıyorum demek istiyorsunuz. Pekala, bunu saptadık…

İkinci olarak, ‘esnaf’ sözcüğüne/kavramına takılmışsınız. Niye acaba ? Türk Dil Kurumu güncel sözlüğü, esnafı

1. Küçük sermaye ve sanat sahibi
2. argo söz Kötü yola sapmış olan kadın
3. mecaz Başlıca düşüncesi, mesleğinin bütün inceliklerinden yararlanıp bunları karşısındakinin zararına kullanarak ve
meslekte kötü örnek oluşturarak çok para kazanmak olan kimse

olarak açıklıyor ! Herhalde bunlardan ikincisini demek istemiyorsunuzdur.

Küçük sermaye ve sanat sahibi anlamında kullandınız desem, bunun kötü bir tarafı yok. Meğer ki, henüz üniversite öğrencisi olmanıza rağmen, büyük sermaye sahibi birine dönüşüvermek, büyük paralar kazanmak amacınız olsun; yani üçüncü anlamda kullanmış olun. Herhalde bu da değil meramınız.

‘…profesyonel iş ilişkisi yaşayamıyorum…’, ‘…müşterilerim ile kendim konuşmak zorunda kaldım…’, ‘…her reklamcı aynı zamanda bir ticaret bilgisine [mi] sahip olmalı…’ yazdığınıza bakarsak, ‘ben aslında sadece işin kendisini yapmak istiyorum, ticaret veya müşteri ilişkileri yanıyla ilgilenmek istemiyorum’ demek istediğinizi varsayabiliriz herhalde.

O zaman, size söyleyeceklerim şunlar :

Öncelikle bir karar vermelisiniz. Bilgisayarla çalışarak bir şeyler üreten ve bunu birilerine satan bir sanat-zanaat sahibi mi olacaksınız yoksa satır aralarında belirttiğiniz gibi ‘reklamcı’ mı ?

Sanat-zanaat sahibi olacaksanız, işiniz, karşılaştırmalı olarak birazcık daha kolaymış gibi görünüyor. Sanatınızı-zanaatınızı geliştireceksiniz, bunu uygularken bu alanda kabul görmüş ticari koşulları uygulalmayı ilke olarak benimseyip piyasaya atılacaksınız. Ancak, o zaman bile, işin bir ticari yanı var. Siparişi kim alacak ? Çıkan işi siparişi verene kim anlatacak ? İtaraz veya istekleri kim dinleyecek ? Karşı savunmayı kim yapacak ? Bunları kovalayacak veya üstlenecek birine, en azından becerikli bir sekretere veya yardımcıya ihtiyaç var. Dikkat ederseniz, ufaktan ufaktan bir ‘müşteri temsilcisi’ işlevi tanımlıyorum ! Ayrıca, ödemeleri izleyecek ve giderleri ödeyecek bir muhasebiciye de ihtiyacınız olacak. Aksi takdirde bunları da sizin yapmanız gerekir…

Reklamcı olacaksanız, sizi bekleyen zorluk veya çaba, öncelikle kendinizi geliştirmeyle ilgili : Çok okuyacaksınız, çok araştıracaksınız, çok düşünüceksiniz. Daha çok nefes tüketeceksiniz. Yapmanız gereken işin perspektifi daha geniş olacak. Daha çok insanla ilişki içinde olacaksınız. Daha geniş çalışma ekipleri içinde, grup dinamiğine de bağlı olarak çalışacaksınız. Ben yaptım, oldu yaklaşımları daha az geçerli olacak. Hatta hiç işlemeyecek. O zaman, bütün bunların gereği ve/veya parçası olarak, zaman zaman veya hemen her zaman müşterilerle yüzyüze geleceksiniz.

‘…sürekli zarar gören taraf ben oldum…’ derken, acaba parasal olarak kazık yedim, ödemeler yapılmadı, işlerim ucuza gitti filan mı demek istiyorsunuz ? Öyleyse, evet, bunlara yaşınızı küçük gören ve sizden yararlanmayı becerenlerin yol açmış olması mümkün. Yok, sanat-zanaat bakımlarında tavizler vermek durumuda kaldığınızı söylüyorsanız, bunun da zamanla ve deneyim kazandıkça azalması (!) beklenebilir.

‘…ajans yetkilileri ile aynı konuşmalara girmek ve aynı pazarlıkları yapmak zorunda kaldım.’ derken de, buna benzer durumların söz konusu olduğunu düşünüyorum. Cevaplarım bunun için de geçerli. Orada çalışmak için kaç para alacağınızın pazarlığını yapmak bile bunun içinde. Hayat bu.

Özetlersek, evet, her durumda, profesyonel olarak çalışacak kişinin ticaret dediğimiz ekonomik faaliyetin nasıl işlediğine dair bilgisi ve deneyimi olmak zorunda. İster kendiniz için çalışın ister bir kuruluşun bünyesinde, yaptığınız işin ne için kullanılacağı kadar çalışmanızı hangi mesleki ilkelerle yapacağınız, karşılığını nasıl alacağınız da gelip ticaretin işleyişine dayanıyor. Başka türlü söylersek, bir ressamın, resim yapma kadar piyasasının işleyişini de öğrenmesine benziyor durum.


Kendimi nasıl geliştirebilirim sorusuna parça parça cevap verdiğimi düşünüyorum. Ancak, özellikle kendi işinizi kurmak niyetiniz varsa, size önerim, küçük işletmelerin kuruluşu ve işletilmesi konusunda araştırma yapmanız ve bol bol doküman okumanız. (e-mail adresinizden izinizi sürdüm. Internet konusunda becerikli ve zeki biri olduğunuz belli. Web’de araştırma yaparsanız, söz konusu alanda bir alay malzeme bulabilirsiniz. Öğrencisi olduğunuz üniversitesinin kütüphanesini de bu yönde kullanmanızı öneririm. Ayrıca, ilgili kuruluş ve kurumların zaman zaman açtığı kurslar olduğunu biliyorum, bulun ve katılın.)

Son olarak, iletişim, reklam, vb işinde olun veya olmayın Türkçenize çok dikkat etmeniz gerek : Soru yapmak için kullanılan –mi, -mı ve bunların çekimleri ayrı yazılır. Dikkat ! Harf hatası, yazım hatası = Trafik kazası. Bunu hiç unutmayın.

İlginize teşekkürler, başarılar.

Cumartesi, Eylül 03, 2005

Rumuz 'Çekirge' : "Kendimi geliştirmek istiyorum..."

Benim sorum diğer arkadaşların ki gibi karmaşık yada sanırım onlar kadar ciddi değil. Ben reklamları çok seviyorum, reklam senoryaları yazarım hep kafamda. Otobüste, yürürken her an aklıma gelebiliyor, yaratıcı olduğumu düşünüyorum. N'olur bana iş bulun demiycem elbette. Kendimi geliştirmek için neler yapabilirim. İsranbul Üniversitesi Psikoloji bölümü 3. sınıfa başlıyorum bu sene. Ne yapabilirim? Neleri okumalıyım? Media Cat yayınları demişsiniz bir iki yerde bakıyorum 15 günlük dergileri dünya para. Öğrenciyim bu paraları verebileceğimi zannetmiyorum. "İyi o zaman senden bir halt olmaz demiyorsunuzdur" umarım. Okulum kütüphanesinde ise yeni kitap girmiyor ki kaldı ki dergi girecek!! (hemde bizim okulda olmayan bir bölümle ilgili yayın) Bilgi Üniversitesi'nde derslere girebilir miyim acaba? Yada Reklamcılık Vakfı'mıdır basvurulacak tek yer? Bir de sene içerisinde düzenlenen organizasyon, reklamcılıkla ilgili yarışma türünden faaliyetler var mıdır ? Bu sene Ruffless'ın yarışması için yazmıştım bir iki senaryo ama gönderemedim, size göndereyim belki okursunuz, okumasanızda önemli değil(ekledim). Bunlarla ilgili bilgiyi nereden elde edebilirim? Kendimi nerelerde gösterebilirim, aldığım psikoloji eğitiminin de yararı olur mu sizce? Bnun yararı elbette bana bağlıdır ama sizin görüşünüzü bilmek isterim. Birde master veya doktoroda reklamcılık üzerine eğilebilir miyim acaba? Bu bana gelecek için ne katar?

Buraya kadar vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim, bilgilendirirseniz sevinirim. Kendimi geliştirmek isteyen, aç bir çekirgeyim sadece yada cekirge adayıyımdır...

-----

Hmm ! Çekirge, darılma gücenme, baştan söyleyeyim ki bu Türkçeyle, bu dikkatsiz imlayla reklam yazarı veya yaratıcısı olunmaz. Hadi bir bölümü Internet bağlantılı ama sana yabancı bir bilgisayarda yazmaktan oldu desek, büyük bölümü öldürücü bir özensizlik taşıyor. Ayrı yazılması gerekirken bitişik da’lar, de’ler, midir’ler; bitişik yazılması gerekirken ayrı yazılan ki'ler, cümle düşüklükleri vb insanın içini acıtıyor.

İkinci diyeceğim, reklam filmi (veya ilan) yazmak için, uğrunda reklam yazılacak ürünün-hizmetin-markanın pazardaki ve/veya o andaki reklam ihtiyacının ne olduğunu bilmek gerekir : Dışardan gazel reklam yazmak ve o markanın gerçek hayatta işine yarayacak bir şey tutturma şansı, lotoda veya milli piyangoda büyük ikramiyeyi kazanma olasılığından bile düşüktür. Ruffles yarışmasının şartnamesinde ihtiyaç belirtilmiş miydi ? Belirtilsin belirtilmesin, bu tür yarışmaları, halkla ilişkiler faaliyeti olarak düzenlediklerini, reklamlarında işlerine yarayacak bir şeyler gelmesini beklemediklerini düşünmek yanlış olmaz. (Senaryolarınızı okudum : Amatör bir meraklı elinden çıkmış olduklarını belli eden bir çok yanları olmasına rağmen, yine o amatörlüklten-meraktan kaynaklanan naiv bir hoşlukları yok değil. Ama o kadar. Markanın ihtiyacı bir yana, bırakın yayınlanır hale gelmelerini müşteriye sunulur hale gelmeleri için bile üzerlerinde çalışmak gerekir. O da, bu tür yaratıcı çalışmalarda çıkan başka fikirler lehine karar verilmezse...)

Yani, 'kendimi geliştirmek istiyorum' saptaman çok yerinde. Kendini madem yaratıcı buluyorsun, ileride bu yanınla iş yapmak istiyorsan, üniversite yıllarını en iyi biçimde kullanmalı ve zengin bir alt yapı-birikim edinmelisin.
Zaten onu da sormuş, ne yapmalıyım demişsin.

Ne yazık ki değişik bir şey öneremeyeceğim : Çok okumak gerek ! Yaratıcılık, reklam, yazarlık, senaryo yazma teknikleri, edebiyat, sinema... Ne bulursan. Okulunuzun kütüphanesini özel olarak görmedim ama yeni kitap girmiyorsa bile eski kitaplar olsun yok mu ? Reklam kitabı, senaryo yazma kitabı, pazarlama kitabı ? Biraz dedektiflik yapın bakalım. Madem İstanbul'da okuyorsunuz, Reklamcılık Vakfının seçme kitaplardan oluşan güzel bir reklamcılık kitaplığı var, kalkın gidin, oturup okuyun, notlar çıkarın. Bunu yaparsanız, bana bildirin, ben de size ayrıca notlar, okuma materyali vs göndereceğim söz. Media Cat dergisi dünya para demişsiniz. Aylık bir dergi için pahalı olmasa gerek aslında. İki arkadaş ortaklaşa alın. Sigara içiyor musunuz ? Sigaraya ayırdığınız paraya acıyın, onun yerine dergi-kitap alın. Media Cat’in yayıncısı, bildiğim kadarıyla, reklam ve pazarlama kitaplarını üniversite öğrencilerine indirimli veriyor. Üniversitesinizin kitaplığına bir sorun. Bilmiyorlarsa, siz yazın Kapital’e... Derdimvar’a yazanlara daha önce de önerdiğim gibi, okunmuş kitapçılardan da ucuz kitap bulmak mümkün : Avcılığa çıkmayı ihmal etmeyin.

Yabancı dil bilginiz ne durumda ? Başka dildeki kaynaklardan yararlanmak için, onu da geliştirmeniz iyi olur. Türkçe, telif ve çeviri kitaplar son yıllarda arttıysa da, dergiler, haberler, Internetteki kaynaklar hâlâ İngilizce vb.

Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesinin çok güzel bir reklam sitesi var bugüne kadar incelemediyseniz mutlaka inceleyin :
http://ilef.ankara.edu.tr/reklam/

Reklam ve tasarım-grafik konusunda bir başka güzel blog Elma + Alt + Shift :
http://elmaaltshift.blogspot.com/

Reklam tartışmalarının değerlendirmelerinin yapıldığı diğer web sitelerini de (Reklamlar.tv, Reklams.com güzel siteler) izleyin, forumlara katılmaya bakın. Adforum.com büyük çapta paralı ama her gün girebilirseniz, birkaç yabancı reklam filmini parasız izleyebilirsiniz. Bulabildiğiniz kadar çok reklam filmi izleyin, basın ilanı, açıkhava reklamı inceleyin. Notlar tutun. Eleştirilerinizi, aklınıza takılanları, küçük bir deftere yazın.

Başka üniversitelerde reklam derslerine girip giremeyeceğiniz büyük ölçüde o okula ve o dersin hocasına başvurup öğrenmenizi gerektirir. Aslında, gerçek bir öğrenme isteklisini hiçbir hocanın geri çevireceğini sanmıyorum.

Master veya doktora yapmak, iş alanından çok akademik ortamda işe yarıyor düşüncesindeyim. Üniversite diplamasına bile bakmıyoruz çoğu kez kişinin. Ne okuduğuna, ne kadar zeki ve kültürlü olduğuna, kendisini ne kadar yetiştirdiğine, konuyla ilgili nasıl düşündüğüne daha çok önem veriyoruz. Başka türlü söylersek, master veya doktora yapmaya değil, üniversite eğitiminizi en iyi biçimde yapmaya bakın.