Salı, Mart 14, 2006

Rumuz 'Çaylak' 2 : "Her yazdığımda sorunlar çıkmasada..."

Anlasilmayan bir seyler var.Zaten ben bir ogrenci ve caylagim turkce kullanimi konusunda yeterli deneyimim yok.bunlari gelistirme ve artirma cabasindayim.Bu cumleler hatali olabilecegimi acikliyor.Insanlari bozmak isin kolayi toparlamak ve yol gostermek ise erdemli olani.Her yazdigimda sorunlar cikmasada tabiiki cikiyor ve cikacaktir.Biraz kurallardan siyrilmak ve anlatilmak istenene yogunlasmak gerekiyor kanimca.Bunu biraz kisisel meseleye donusturdugumu dusunebilirsiniz.Bence uslupunuz sert ve acimasiz bu da aslinda kimseye ilgilendirmez.Fakat hoca sifatini tasiyan insanlarda bir bilgiyi yada dusunceyi dikkatli aktarmak gerektirdigine inaniyorum.Birseyler yapmaya calisiyorum ve devam edecegim(reklam yazarligi) elestrilerime isterseniz cevap vermeyebilirsiniz veriyorsaniz. sayet buraya atarsaniz sevinirim.Saygilar.

-------

Hmm ! Anlatamamışım, pardon. Meramım kimseyi bozmak filan değil, niye olsun ? Böyle bir hak kimde olabilir ?? İşin kolayına kaçmak gibi bir derdim olsa, durduk yerde niye insanlardan sorulara vb oturup yazılar yazmaya zaman ayırayım ? Hiçbir zorunluluğum veya çıkarım yok.

Şunu diyorum ve tekrar ediyorum : Öğrenci olmanız, Türkçe yazım kurallarını bilmemenizi, biliyorsanız kullanmamanızı affettirmez. Bakın, ikinci mesajınızda da ayrı olması gereken ne kadar 'de', 'da', 'ki' varsa, sanki kasten yapılmış gibi bitişik ! Yazdıklarınızda içerik hatası (siz sorunu demişsiniz) çıksa, ki çıkabilir, onların üzerinden fikir alışverişi yapabiliriz. Reklam yazarı olmak istiyorsunuz ama bunun gerektirdiği temel özeni göstermek gibi bir çabanız yok. Birinci mesajda göstermediniz diyelim, ikincide bari gösterseniz ya... 'Üslupunuz sert' demişsiniz. 'Üslubunuz' olması gerekir ama hadi geçelim; üslubum sert olabilir. Katı da olabilir. Ama kusura bakmayın, dost acı söyler. Türkçe ve yazım konusunda kurallardan sıyrılmak ve anlatılmak istenen yoğunlaşmak diye bir şey söz konusu olamaz. Hele reklam yazarı olmayı hedefleyen biri için.

Bilmem bu kez anlatabildim mi ??

Pazartesi, Mart 13, 2006

Rumuz 'Çaylak' : "turkce kurallarini cignemis bulunmaktayim..."

Ben bilgi universitesi reklamcilik ucuncu sinif ogrencisiyim.Reklam yazarligi konusunda kendimi yetistirme safhasindayim bunu yarismalara katilarak dersleri takip ederek ve konuyla ilgili kitaplari inceleyerek yapmaya calisiyorum.Buyuk ihtimal staj yapacagim fakat kafami korcalayan seyler var bunlari sizinle paylasmak ve gorusleriniz almak istiyorum.Reklam yazari olmak isteyen bir insanin stajta o konuyla ilgili gelistirilmesi ve yapilan isleri uygulandigi sirada gormekmi? yoksa bosbos oturmak fotokopi cekmek yada herneyse kendine yarar saglamayacak sekilde bulundugu sureyi eritmekmi olmali ofisboy ile staj ayni seviyede gorulmekte. bir dusuncede sen kendini gosterirsen ofisboy gibi gorulmezsin.Buda artik ustumuzdeki insanlarin insafina kaliyo.Ozellikle buyuk olcekli ajanslar bende nedense bu izlenimi birakiyor tabiiki bu bir paranoya olabilir.kucuk olcekli ajanslar ise daha cok sorumlugun verildigi yani kisinin adam yerine koyuldugu izlenimi veriyor.Portoflyo hazirlamak(reklam yazarligi) icin bi kac oneriniz varmi acaba misal olarak benim elimde derste yapilmis projeler(celil hocadan alabilirsem tabiiki) bagimsiz calismalarim var bunlari portfolyonun icine nasi aktaracagiz?ornekler ve linklerle beni yuceltirseniz ve reklam yazarligi konusunda icime sular serperseniz tesekkur ederim. bu arada klavyedeki sorun nedeniyle turkce kurallarini cignemis bulunmaktayim bunun icin sizden ozur diliyorum ve saygilar sunuyorum.

-----

Mesajı aynen kes-yapıştır ile buraya koydum : Son cümledeki itirafa (!), bazı Türkçe harflerin olmamasına, noktalardan sonra boşluk bulunmamasına bakarsak, mesajın web temelli bir e-posta programından atıldığını varsayabiliriz sanırım. Ancak, bitişik yazılmış mi’ler, mı’lar, de’ler, da’lar, ki’ler klavyenin Türkçe olmamasından filan kaynaklanmıyor genç dostum ! Çok sinir bozucu ve üzücü ama, genç kuşakların Türkçe yazım konusundaki özensizliğinden kaynaklanıyor.

Bunları düzeltmeden reklam yazarlığı konusunda size akıl yol göstersem ne olur göstermesem ne olur ? Yaptığınız çalışmalardaki Türkçe hep böyle yazılmışsa, oluşturacağınız portfolyo (ki reklam yazarının nasıl portfolyosu olur onu da bilmiyorum ya neyse) olsa olsa sizi işe almamaları için önemli bir neden olur.

Celil Oker’den ders aldığınızı yazmışsınız. Benim bildiğim Celil Oker bu tür yazım hataları yapan bir öğrenciyi geçirmez. Ona başka türlü yazıyorsanız bilemem tabii.

Staj, ajansların staj tavrı gibi konulardaki düşüncelerimi bu blog’un başka maddelerinde okuyabilirsiniz.

Size verebileceğim tek ve en büyük akıl, hemen kendinize bir yazım kılavuzu almanız ve boş kaldıkça tekrar tekrar okumanız.

Perşembe, Mart 09, 2006

Rumuz 'Hacıyatmaz' : "Yazar da yazarım !"

Şu birkaç saat içinde blog'daki bütün yazıları okudum ve ben de kendi hikayemi anlatmaya karar verdim. Gördüm ki çoğu amatör yada profesyonel arkadaş benzer sorunlardan şikayetçi. Ben ise, şikayetçi olmaktan çok yolunda yürümeye çalışan, değiştirilemeyecek hiçbir şey olmadığına inanan hayalperestlerdenim. Bu girişi daha uzatmanın alemi yok.

Hikayeme, varoşumun başlangıcı olarak saydığım üniversite yıllarından başlıyorum. 2004 yılında bir vakıf üniversitesinin
bilgisayar bölümünden mezun oldum. Açıkçası okuduğum süre boyunca reklamcılık aklımda yoktu; hoş üniversiteye girmeden bir reklamcılık hayalim olsa da ne kadar bilinçli olduğu tartışılır idi. Lakin üniversitede kendi çocuk aklımla, "adam gibi meslek" olarak gördüğüm bir bölüme girdim ve onur derecesiyle mezun oldum 4 senenin sonunda. Okuduğum 4 sene
boyunca hep çeşitli hayallerim oldu. Değişik derslerde değişik projelerim, patent alma hayallerim vardı. Aralarında gerçekten
de iyi projeler bulunmasına rağmen, hem benim pasifliğim hem de milletçe bu tip girişimleri desteklemeye yönelik bir anlayışımızın bulunmamasından dolayı, projeler, yıllar geçtikçe güzel anılar olarak, bol kıvrımlı, çift loplu defterimizin ücra pembe köşelerinde yerini aldı. Bunların reklam ve reklamcılıkla ne ilgisi var denilebilir ilk başta, ancak hikayemin yapıtaşlarını anlatmadan sayfaları geçmenin çeşitli boşluklar doğuracağı inancındayım. Kısacası bu projeler, sorun çözmeye yönelik yenilikçi "fikir" bazlı projeler idi hep, ki reklam yazarlığı maceramın temellerini dayandırdığım olgu da bu projeler oldu. Sorun
çözmek, ve fikir üretmek!

Üniversite bitti. Ne yapacağıma karar vermek zorundaydım artık. Kulağa komik gelse de, dört sene boyunca sorgulamamış olduğum bu konuyu sorgulamak için yumurta kapıya gelmişti ve soğuyup çatlaması da uzun sürmeyecekti. Mesleğimi yapmak istemiyordum. Herkesin "olmak için doğduğu şey" olması gerektiğine inanıyordum ve biraz da çeşitli kader oyunlarının, tesadüflerin yardımı ile bu yola girmiş bulundum.

Güzel sanatlar mezunu grafiker bir arkadaşım vardı ve onun da desteğiyle ufak ufak bir şeyler üretmeye başladım reklam sektörüne girmek için. Küçüklüğümden beri grafik işlerine ve tasarıma merakım vardı esasen. Dik başlı mizacım yüzünden ufak çaplı birbirine girmeler de yaşanmadı değil bu çıraklık dönemimde arkadaşımla. Çeşitli kitaplar aldım, kendimi geliştirdim. Afişler, logolar yaptım. Birkaç firmaya logolar yaptım, sonuç alamasam da çeşitli afiş yarışmalarına katıldım.
Evde kendi başıma yaptığım çalışmalar ile bir portfolyo oluşturarak çeşitli başvurular yaptım ve Bakırköy'de ufak bir reklam ajansı olma çabasında olan matbaada işe girdim. Burada da bir çok şey öğrenerek 2 ay sonra ayrıldım. Özellikle insanların ne kadar yalancı ve aşağılık olabileceklerini ve zannettiğimin aksine ne kadar saf olduğumu ilk olarak bu ajansta öğrendim. Freelance işlerimde de kazıklanmıştım keza ama onları saymıyorum. Çalışma politikası, çıtır gençleri alarak, en fazla birkaç ay bir güzel sömürmek sonra da bir şekilde verdiği üç kuruş maaşın üzerine yatmaya yeltenmek olan bir patron tanımış oldum.
Daha sonra bu şekilde sayısız; ki gerçekten sayısız, insanın hakkını yediğini de öğrenmiş oldum. Ne son idim ne ilk. Aslında deşifre etmek lazım böyle yerleri.

Her neyse, konuyu çok uzattığımın farkındayım. Daha sonra, yaklaşık 5-6 ay önce Marmara Üniversitesi reklamcılık yüksek lisansına girerek, sektöre eğitim ve çevre edinme açısından yeni bir giriş yapmış oldum. Bu süre içerisinde çizgilerden çok fikirlere yakın olduğumu fark ettim. Aslında yazıya ve yazı ile iletişim kurmaya hep daha yatkın olmama rağmen somut olarak dikkatimi çekmemişti bu. Her zaman yazarken kendimi daha rahat, güvenli ve emin hissetmiştim, ki halen de öyle hissetmekteyim. Belki de sözlü iletişim ve heyecan problemimin sonucunda gelişen bir yanım oldu yazmak, ben fark etmeden. Tüm gelişimlerin ihtiyaçlardan doğduğunun basit bir örneği idi bu da belki.

Reklam yazarlığı konusunda ilerlemeye karar verdim sonunda. Grafik dalında ilerlesem de o yönde iyi bir kariyer yapabilirdim; buna inanıyorum, lakin ben o işin en iyisi değildim ve olamazdım. En azından öyle bir iddiam yada hırsım olacak kadar güvenmiyordum kendime o konuda. Kısacası reklam yazarlığı konusunda başarılı olacağımı düşünüyordum ve düşünmekteyim de. Birkaç ay sonra; eski en büyük, şimdilerde ise tekrar toparlanmakta olan bir ajansa stajyer reklam
yazarı olarak girdim. Sitenizde yazılanlardan okuduğum kadarıyla şanssız değil gayet şanslıydım ki; tost, kahve yapmadım hiç :). Daha geldiğim ilk haftadan yazdığım senaryolar beğenildi ve müşterilere gitti. Ben kişilik olarak;çekingen, zor açılan, zor adapte olan ve bağlandı mı da zor bırakan bir insan olduğumdan şu geçen 2 ay sürecinde 2 arkadaşım dışında diğer arkadaşlarla diyalogum olamadı. Ufak tefek tatsızlıkların beni uzaklaştırdığı da olmuştur. Hiç kimsenin bana iş vermemesine karşın, oldukça fazla iş yaptım bu süre zarfında ve yayınlanan işlerim de oldu. Lakin, bahsettiğim iletişim kopukluğu sonucunda ikinci ayın sonunda, kadro olmadığı ve yeterince ilerleme göstermediğim açıklaması ile stajım sona ermiş oldu. Moralim yerin üç bin metre kadar dibine girdi. Son bir haftaya kadar kesin gireceğimi düşünüyordum işe ki gayet iyi gidiyordu her şey, henüz açılamamış da olsam. Fakat, kısa sürede topladım kendimi ve kendime olan inancımı yeniden kazandım, her düştüğümde silkelenip yaptığım gibi. Kısacası en son bir arkadaşımın hatırlattığı güzel bir sözdeki gibi; su yolunu buluyor bir şekilde.

Bu kadar yazının ardından sonunda "şimdiki zaman"'a geldik Bir süre sonra eve gittim ve ajansta ürettiğim iyi olduğunu düşündüğüm ve çeşitli nedenlerle görselleri yapılmamış fikirleri yapmaya başladım. Bir süre sonra hepsini bitirdim. Şu an çeşitli işler ve alternatifleri ile 20 civarı görsel ve yarısı kadar da senaryo var elimde. Ajanstan diyalog halinde bulunduğum arkadaşlarla da ortak konuşarak hangi işlerin portfolyoya konulması gerektiğini belirliyorum. Aynı zamanda eli yüzü düzgün de bir cv yazma gayretindeyim. Şöyle düşünüyorum; benim cv'mde yazabileceğim dişe dokunur bir kariyerim, deneyimim ve
yahut ödüllerim olmadığından, cv'min ilk amacı orijinal bir üslup ile dikkat çekmek olmalı! Bu yönde çeşitli cv denemeleri yapmaktayım. Lakin şöyle de bir yaman çelişki mevcut; danıştığım arkadaşım cv'min metin tabanlı olması gerektiğini savunuyor; eğer ki metin yazarı için başvuruyorsam. Ben ise şöyle düşünüyorum; cv benim reklamımdır. Belirli standart bilgileri vermek zorundayım klasik cv'lerde mevcut olan ve bu bilgilerin hepsini koyarak hem görsel hem metin tabanlı
taze bir üslup daha başarılı olacaktır. Neden görsel yönümü saklayayım? Ortaya çıkacak cv'yi de çeşitli büyük ajanslara
postalamayı düşünüyorum. Tanıdıkla değil, bileğimin hakkıyla bir yere girmek istiyorum. Stajsa staj, iş ise iş.

Hocam, farkındayım oldukça uzun oldu ve bu yazıyı sitede yayınlar mısınız bilmem ama sizin gibi değerli üstatlarla bu şekilde iletişim kurabilmek bile büyük bir lütuftur. Son olarak da kısa bir özeleştiri yapmam gerekirse; reklam yazarlığında en büyük sorunumun zaman zaman ana hedefi kaçırmak ve yaratıcılık uğruna hedefini şaşan anlamsız işler yapmak olduğunu düşünüyorum ki, benim gibi bir çaylak için normal sayıyorum. Duygusal oldugumdan ve işleri sahiplendiğimden olsa gerek; zamanla kısalsa da, bu yanlışları görmem biraz zaman alıyor. Hayat bir eğitim ise, bu eğitimi sonuna kadar almaya niyetliyim. Daha yolun en başındayım ama potansiyelime ve ilerleme gücüme inanıyorum. Bu yazdıklarımı genel olarak değerlendirir ve yolumu aydınlatır yada bana başka bir yol gösterirseniz minnettar olurum. Umarım sıkıcı yada karmaşık bir yazı olmamıştır.
Buraya kadar geldiğinize göre, sadece okuduğunuz için bile teşekkürler.

-------

Hmm ! Her şeyden önce şunu söyleyeyim : Yazar olmak istiyorsanız, önce, 'yada' sözcüklerini ayrı yani 'ya da' biçiminde yazın. Ve herhalde bir imla kılavuzunuz vardır, ara sıra bakmayı ihmal etmeyin..

Uzun yazdığınıza, yazabildiğinize göre, evet, yazar olabilmek için hacminiz mevcut diyelim. Görsel anlaşıyınız ve pratiğiniz de olduğuna göre, bu yanınızı da belli bir usturupta ortaya koymaya çalışmanız iyi olur. Bu da bizi CV konusuna getiriyor. Arkadaşlarınız haklı olabilir : Reklam yazarlığı için başvuran birinin reklam yazabildiğini ve yazdığı reklamları göstermesi öncelikli olmalıdır. Ancak, haklı olmayabilir de : Sizin dediğiniz gibi, görsel yanınızı, benim dediğim gibi usturuplu biçimde (ve hele örnekleriniz iyiyse) ortaya çıkarmak avantajınıza olur diye düşünüyorum.

Portfolyo yapmak, sizin de farkettiğinizi anladığım gibi, basit bir toparlama değil. Zor bir iş. Örneklerin özgün, titiz, anlamlı, çeşitli olması gerek. Klişeleşmiş yaklaşımlar, daha önce benzerlerinin yapılmış olduğunu bildiğiniz şeyler varsa asla koymayın. Yayınlanmamış işleri koymayın. Spekülatif işlerle portfolyo yapmak sadece öğrenci portfolyolarında affedilebilir. Muteber (yani mesleki becerisi, konumu kabul edilmiş) bir ajansta daha önce çalışmadıysanız, portfolyo yapmaya kalkışmak yerine, yazı yazma becerinizi göstermeyi hedeflemeniz daha gerçekçi fikir verebilir sizinle görüşen kişiye. İşte bunu söylüyor sanırım arkadaşlarınız size, metin ağırlıklı bir portfolyo yap derken...

Reklam yazarı olarak sorununuzun 'zaman zaman ana hedefi kaçırmak' olduğunu özeleştiri olarak belirtmişiniz. İnanırım. Kısa yazmaya çalışırsanız, ister istemez hedefe odaklanırsınız. Yazarken de, redaksiyona kafa yorarken de düşünmeye devam edersiniz. Bu da size odaklanma konusunda 'duble' çaba getirir. Yazdıklarınıza aşık olmayın asla. Yazmayı bitirdiğinize inandığınız anda, editör şapkanızı giyin ve yazınıza acımasız biçimde girişin. Fazlalıkları, tekrarları, anlatıma katkı sağlamayan şeyleri atın. Elinizi korkak alıştırmayın, hatalara acımayın.

Ayrıca, Reklamcılık Vakfının düzenlediği Reklam Yazarlığı eğitimlerine ve/veya Bilgi Üniversitesinde Celil Oker'in yazarlık atölyesine katılmanızı öneririm.

Rumuz 'Sınırlı sorunlu' : "Geç mi ?"

(...) Makina Mühendisliği eğitimim sorasında 3. sınıftan itibaren beynimde "tasarım" zilleri çalmaya başladı. Bölümü ıkına sıkıla bitirdikten sonra, (aslına bakarsanız bölüm 3.'sü olarak mezun oldum) İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı yüksek lisansına kapağı attım. Aynı sene burslu olarak Bilgi Üniversitesi'nde "Tasarım Kültürü ve Yönetimi" (1 senelik sertifika programı) programına devam ettim. Tasarım konusundaki kültürümü geliştirme fırsatı buldum. Ve bir süre sonra reklamcılık mesleği ile tanıştım. Ve bu mesleğe "aşık" oldum! (Artık beynimde gonglar çalıyordu) Sektörle alakalı tecrübem olmamasına rağmen ilgi alanlarım, garip fikirlerim, analitik düşünmem, yaratıcı tarafım sayesinde sektörde küçük bir ajansda yer edindim. Burada belli iş tanımım olmadan joker eleman olarak çalıştım. Elimi, yüzümü, burnumu reklamla alakalı her türlü tarafa sokmaya çalıştım. İyi de yapmışım. Hızlı şekilde tecrübe eksikliğimi gidermeye başladığımı gördüm. Sonrasında yine ziller çalmaya başladı. Tam hizmet veren büyük bir ajansda çalışma vaktimin geldiğini, işlerin burada nasıl yürdüğünü görmem gerektiğini farkettim. İş başvurumda bana en uygun alanın "stratejik planlama" olduğunu düşünüyordum. Çünkü sanat, teknoloji, tasarım, tıp vb. konularda yenilikleri öğrenme güdümün burada işe yarayacağını düşünüyordum Hala aynı düşüncedeyim. Ama...

Aması var ne yazık ki. İçimde yatan aslan hep yaratıcı ekipte yer almak, reklam yazarı olarak kariyerime devam etmekti. Son girdiğim ajansda iş görüşmem sırasında ilginç ve bir o kadar da traji komik bir diyalog yaşadım.

- Sen şimdi bize Stratejik Planlama'da çalışmak için başvurdun. Biz senin özgeçmişini beğendik.

O sırada ben şunu düşünüyorum: " Oleyy. İlk adım tamamdır. Bundan sonra reklam yazarlığına geçişim daha kolay olacak."

- Peki neden reklam yazarlığı yapmak istemiyorsun?

O sırada ben şunu düşünüyorum: "Amanın. Tuzak soru! Tuzak soru! Ne istediğini bilmelisin, ona göre göre cevap vermelisin. Hem 2 boyutlu tasarımda tam profesyonel değilken kim oluyorsun da yaratıcı ekipte çalışmak istediğini söylüyorsun. Zamanı gelince konuyu açarsın."

* Yok. Ben stratejide çalışmak istiyorum. Orası bana daha uygun. (hay allah!)

Sonrasında stratejist olarak işe başladım. Hala da devam ediyorum. Yaptığım işten çok zevk alıyorum ama aklımda hep yaratıcı ekibe geçmek var. Çalıştığım ajans büyük olduğundan hazırladığım brief üzerinden geliştirdiğim bağımsız fikirlerimi yaratıcı ekiple paylaşmak haliyle çok zor oluyor. Büyük ajansın hiyerarşisi nedeniyle fikir önermek ukalalığa kaçıyor. Kafamdaki fikirler havalarda uçuyor, hızla duvarlara çarpıyor ve patlayıp çöpe gidiyor. Gün geçtikçe bu durumdan mutsuz olmaya başladım. Ama vazgeçmiyorum.

Şu anda kütüphanemde reklamcılık ve reklam yazarlığı hakkında Türkçe literatüre ait kitapların çoğu var ve okudum, okumaya devam ediyorum. Aldığım maaşın hatırı sayılır bir kısmını Amazon'dan kitap siparişi vermek için ayırıyorum. Sadece fikirlerimi yazdığım arşiv niteliğinde bir defterim var. Her ay 6-7 dergiyi (müzik, tasarım, mimari, sanat vs.) atlamadan alıyorum. Ve gördüğüm kadarıyla 2 boyutlu tasarıma dair teknik bilgim hiç de azımsanmayacak seviyedeymiş. 3 boyutlu tasarımda zaten iyi sayılırım. Ben reklam yazarının 2 boyutlu tasarımda mükemmel olması gerektiğini zannediyordum. Eksik tecrübe, saflık, salaklık artık ne derseniz haklısınız. (Aşağıda bazı bloglarımın linkleri verdim. Ordan tasarımlarım, ilgi alanlarım, projelerim hakkında fikir edinebilirsiniz.)

Şimdi soruma gelelim : Tüm bunları yaparken seneler geçmiş ve bir bakmışım 29 yaşıma gelmişim. 3 tarafımın timsahlarla çevrildiğini hissediyorum. Ben şu anda 4. tarafdan bir kaçış planı yapıyorum. Sizce bu noktadan sonra kendimi reklam yazarı olarak konumlandırmak için geç midir? Diğer taraftan reklam yazarlığında tecrübesi olmayan ama yaşam şekli ve bilgi birikimi olarak reklam yazarlığına cuk oturan birisi olarak ne yapmalıyım? Kendimi nasıl anlatmalıyım. "Ben bu işi iyi yaparım"ı ukalalık yapmadan nasıl anlatırım?

Kısaca sorum ve sorunum budur. İlginize teşekkürler.

----------

Hmm ! Geçenlerde alakasız bir yerde yazan ve yazdıklarından beni tanımadığı bas bas bağıran [genç] birinin beni kısa cevap vermekle suçladığını gördüm. Önce kızdım. Sonra güldüm : Daha önce yazanların benzer dertlerine verdiğim yanıtları tekrarlamak istemediğimi, bazı dert sahiplerinin dertlerini anlatırken aslında sırf yazarak bile başkalarına ışık tuttuğunu görmeyen ezberci biriydi belli ki.

Sizin yazınız da bence kendi kendini cevaplayan hoş bir soru. Gözlem yapmış, düşünmüş, çalışmış, haddini bilir birinin kendine ve sektöre dair kapsamlı-boyutlu hikayesi...

Size diyeceğim şu : Bu kadar çok köksüz, temelsiz, bagajsız, düşünmeden yoksun ve Türkçesiz 'yazar' olma heveslisi varken, sizin kendinizi yeniden yazar olarak konumlandırmanız için asla geç filan değil ! Kendinizi iyi ifade edebildiğinizi düşünüyorum. Madem stratejik de düşünebiliyor, plan yapabiliyorsunuz, kaçmayın ! Stratejisini düşünüp planladığınız ama kreatif sonuçlarının iyi olmayacağına emin olduğunuz bir iş için siz de bir yandan yazın. Ve usulca, efendice çıkarın ortaya. Stratejinin aslında nasıl uygulanabileceğine ilişkin örnek olarak gösterin, anlatın. Eğer anlaşılmayacaksa, o zaman yine haber verin bana. Size bir işi bizzat ben arayacağım.

Zihniniz açık, kendinize güveniniz tam olsun. Sevgiler. Haluk Mesci