Çarşamba, Kasım 22, 2006

Rumuz : "Hep aynı hep aynı" - Bu sektör adam olmaz

Blog'daki yazıları okuyunca, tipik bir "bu sektör adam olmaz" haline büründüm. Ben de tam reklam dünyasındaki işe yaramayan yaratıcılıktan, etki yaratmayan reklamlardan bahsedecekken...

Benim derdim aslında tam da bu: Sektördeki nitelik. Artık -de'leri, -da'ları ayrı yazabilen reklam yazarı aramak değil, fikir üretebilen reklam yazarı bulmak bile zor. "Neil French de kim?" diyen, Bernbach'ın Lemon ilanını bile bilmeyen, hadi onu da geçtim "reklam nedir?" sorusuna doğru dürüst yanıt bile veremeyen bir sürü reklam yazarı, bunların çalıştığı küçüklü büyüklü bir sürü reklam ajansı var ortalıkta. Ben reklam dünyasının Sezen Aksu'suyum diyenler de var, bir guru edasıyla dolasanlar da var.

360 derece pazarlamadan bahsederken, "çevrende 360 derece dön, bak yine aynı yerdesin" demek geçiyor içimden. Çalıştığım her ajansta iyinin ne olduğunu bile bile kötüyü yapan insanları görüyorum. "Neden?" diye sorduğumda "müşteri böyle istedi" yanıtıyla karşılaşıyorum. Bir şekilde ekmek parası dönüp dolaşıp "başlık" parası oluyor.

David Ogilvy'nin ajansa yeni girenlere matruşka gönderip, en küçük matruşka bebeğinin üstüne "senden daha iyilerle calışırsan daha iyi olursun" yazması örneği bile bu şahane ajanslara ders olmuyor.

Her yaratıcı yönetmenin bir koltuğu var. O koltuk bir nevi Führer koltuğu. SS olmayanlar o koltuğa yaklaşamıyor bile. İnsanı işinden soğutan bir bürokrasi, oradan oraya koşmaktan bitkin düşmüş fikirler ve hayaller...

Paul Arden'in, "bu işin %75'i enerjidir, eğer bu sende yoksa sevimli ol!" öğüdü bile artık bana yetmiyor. Bu ajanslar benim enerjimin %75'ini alıyor ve işin kötüsü ben sevimli bir insan değilim.

- - - - - -

Hmm! Güzel bir yazı gibi duruyor. Yani ifade, yazım özeni filan yerinde... Ama bazı sorunları var, bazı soruları davet ediyor:

-‘İşe yaramayan yaratıcılık’tan, ‘etkisiz reklamlar’dan, ‘bu sektör adam olmaz’dan giriyor, führer-prima donna yaratıcı yönetmenlerden yakınıp, Paul Arden’den çıkıyor. Sadece eleştiriyor. Çözüm önermiyor. Hakkı yemeyeyim tabii, belki de yazı uzamasın diye önerilere girmiyor... (Bir kere, bu blogdaki yazılar sektörün adam olmayacağından çok, sektörün insan kaynakları, insan çalıştırma, gençlerin iş bulması, gençlere şans verme vs alanındaki sorunlara daha çok yoğunlaştığı halde, sektörün adam olmayacağına buradan nasıl karar veriyor ki? Belki bütün blogları kastetmiştir...)

- Evet, tanımlanan kişiler ve niteliksizlik sektörde hemen her alanda kol geziyor amma, yazarımız, işaret ettiği durumlar, kurumlar ve eşhas karşısında ne yapıyor? Savaşıyor mu yoksa iş değiştirip duruyor mu? Çoğu yer ve çoğu kişi kötü veya düşük nitelikli olabilir ama hiç mi iyi yer yok? Çalışmıyor mu, çalıştığı işe veya yere küsmüşse, ne yapmayı düşünüyor? Madem sektör adam olmayacak, başka bir sektöre geçmeyi düşünmüyor mu?

- Sektörün düşük nitelikli ve ilkesiz yapısını bu denli iyi anlatabilen bir kişi, niçin adını verecek yerde rumuzla yazar? Niçin Hmm! gibi bir bloga yazar da, sektör dergisi diye şişinen yayınlara makale olarak göndermez? Adını vermekten çekinmesinin nedeni işinden olmaktan korkması mı?

- Yazdıklarından yola çıkarak, ne yapılmalı diyor, değişim için?


Not: İlkeli bir yer, nitelikli insanlarla çalışma arayışı varsa, yazışalım. Bazı yerlere önerebilirim.

Not2: Ben bu üslubu bir yerden tanıyorum ama...