Pazartesi, Ocak 03, 2011

Devam: Rumuz - Barcelona: "Şimdi plan şu..."

Merhabalar.Şöyle bir sorum var size.Elimde bir çok ürün için kendimce yazdığım,reklam fikirlerimin olduğunu daha önce sizinle paylaşmıştım.Blogda yazdığınız yanıtlarda bu fikirleri ajanslara kabul ettirmenin zor olduğunu söylemiştiniz.Bende deneyerek gördüm zaten.Aklımda şu an başka bir plan var.Planım şu ;yazdığım reklam metinlerinden biri için,elime profesyonel bir kamera alsam,profesyonel bir kurgu yaptırsam ve metni filme çekip,video paylaşım sitelerine göndersem bu şekilde ilgi çekebilirmiyim ve sizce bu doğru bir yöntem olur mu ? Filmde marka ismi vermeyeceğim.Aklınıza o iş çok maliyetli olmaz mı ? diye bir soru gelirse hemen cevaplayayım;çok maliyetli olmayacak,tek bir mekan ve sadece 3 karakter,gerisi kamera,montaj vs.  Şimdiden teşekkürler. 
----
Hmmm. Demek devam. Yazım hataları da devam. de'ler da'lar, miyim'ler bitişik. Noktalardan virgüllerden sonra boşluk yok. Film yapsanız ne çıkacak ki?


İlgi çekmek derken kastiniz film çeken hem de reklam filmi çeken biri olarak ilgi çekmek mi? Yoksa reklam fikirleri üreten biri olarak mı? Kötü bir filme dönüştüğünde fikriniz hakkında ne düşünecekler, düşündünüz mü? Kötü film olacağını nereden mi biliyorum? Profesyonel bir kamerayı ele almak film çekmek için yeterli mi sanıyorsunuz? O gördüğünüz reklam filmlerinde kaç kişi nasıl bir çalışma yapıyor biliyor musunuz? Gerek filmi çekerken, gerek çekmeden çok önce, çektikten sonra uzun bir süre...


Öte yandan, çok maliyetli olmayacak dediğiniz rakamları alt alta yazıp topladınız mı? Profesyonel kameradan ne anlıyorsunuz bilmiyorum ama, günlük kiraları kaç lira biliyor musunuz? Size kiralarlar mı, düşündünüz mü? Mutlaka operatör ve yardımcısı da gelecektir en azından, günlükleri kaç lira, öğrendiniz mi? Aynı şey montaj için geçerli...


Ha, herhangi bir dijital kamera ile, amatör bir çekimden söz ediyorsanız, buyrun yapın filmi. Paylaşım sitesi dediğiniz yerlere koyarsınız tabii. Filminizi de belki çok sayıda insan izler. Belki meşhur da olursunuz. 


Ama sizi uyarayım, gerçek bir markaya film çekecekseniz, yani marka filmde görünecekse, markanın sahibinden izin almadan çekmeseniz iyi olur. Sonuçta, markalar, yasayla korunan ve sahibinin tasarrufundaki şeylerdir. "Consumer generated content" yani "tüketici tarafından üretilmiş içerik" konusunda ülkemizdeki mevzuatın ne durumda olduğunu bilmiyorum. Herhangi bir durumda mı onu da bilmiyorum.


Aslına bakarsanız, size verecebileğim en iyi görüş şu olur: Kamera kirasına vs verecek kadar paranız varsa gerçekten, o parayla kendinize reklam kitapları alın, okumaya girişin. Veya bir reklam seminerine ya da senaryo yazma kursuna katılın. Daha hayırlı bir iş yapmış olursunuz.


Haluk Mesci

Pazar, Ocak 02, 2011

Rumuz: Kafası Karışık - "Yarışmaların amaç haline gelmesi..."

Yarışmaların, festivallerin vb. araç olmaktan çıkıp bir amaç haline gelmesi hakkındaki görüşlerinizi merak etmekteyim.


-------


Ben de sizin yeni yılınızı kutlarım. Dilerim sağlıklı ve mutlu, upuzun yaşarsınız.
Gelelim merak ettiğiniz şeye. Bu konudaki görüşlerimi burada (ve başka yerlerde) çeşitli kereler yazdım. Arşive bakıp okumanızı öneririm. Ama madem tekrar gündeme getirdiniz, ben de tekrarlayayım:


Atletizmi ve atletleri ele alalım. "Spor yapmak mı, birinci vs gelip kocaman para ödülleri almak mı önemli olan?" gibi bir soru artık abes sayılıyor. Ve güünüyor, hahaha, tabii ki parayı almak... Oysa ben çocukken, atletizm ve tabii atletler büsbütün amatördü. Amatör kalmak zorundaydı. Para alan atletler cezalar görüyordu. Şimdi paralı yarışmaları atletizmin uluslararası federasyonları düzenliyor!


Reklamda durum farklı değil. Ama biraz daha belki karışık. Bireysel bir boy ölçüşmede galip gelmek ve insanoğlunun bedensel becerilerinin sınırını zorlamak, bunun sonucunda alkışlanmak ve kupa almak bir şey... Kendinden başkası için bir görev üstlenip, görevin gerektirdiği neyse onu ölçülebilir bir verimlilik ve etkiyle sağlamak; sonra da oturup iyi bir sonucu değil de o sonucu sağlasın sağlamasın, görevlinin görevi yapışındaki bir şeylerin meslektaşlarınca takdir edilmesi, görevlinin de etrafa şımarması başka bir şey... Evet, her zanaatta bir şeylerin ustaca, sanatkarca yapılması takdir edilesi bir şeydir ama o zanaatın erbabının kendi içinde tutması gereken bir şeydir. Kaldı ki, zanaatsal faaliyetin ortaya koyduğu sonucun bir şeye yaraması esastır. Sonuç birinin, bir şirketin, bir toplumun yararına bir şey ise, af buyrun -klişe lafla söyleyeyim- mastürbasyondur. Zevk verir, ama çocuk yapmaz.


Demem şu ki, reklam yaratıcılık yarışmaları amacından sapmıştır. Örneğin, Kristal Elma manifestosunu rahmetli Muammer Öztat ile ben çalıştık, ben kaleme aldım. Ama yıllar ilerledikçe, egolar her sene sürtüştükçe, ortak ve kardeşçe mesleki kurumsal kıvanç ortadan kalktı ve bireysel kösnüllük hakim oldu. Mübarek ola. Böyle de gider.Kimseler kalkıp bana 'e ama bütün dünyada böyle oluyor' demesin. Annemin bir meseli vardı epeydir duymuyorum, "El alem kıçını yırtıp başına davlumbaz yapsa, sen de mi yapacaksın?"


İşlerinizi öncelikle kendiniz ve  müşteriniz için yapın. Ödül de alırsanız, tevazu ile sevinin. Tersi ters olur. 


Bir dönem, genç bir grup reklamcı ile düzenli buluştum ve Reklamda Ahi Lonca adını verdiğim bir tür kardeşlik, dayanışma yapısı oluşturmaya ve bu ilkeleri yaymaya çalıştım. Sonuç nafile oldu. Neden de, hiçbir zaman tam olarak ortaya konmadı ama yine kıdem, ego sürtüşmesi vs sanki. İçimde bir derttir. Aynı ülküyü bir kez Ferhat Tümer'in Portfolio Yaratıcılık Okulu ziyaretimde Ferhat'a ve gençlere anlattım. (Ferhat da Reklamda Ahi Lonca yemeklerine katılmıştı.) Sonuç yok. Olmaz da.


Sevgiler.


Haluk Mesci