Pazar, Ocak 02, 2011

Rumuz: Kafası Karışık - "Yarışmaların amaç haline gelmesi..."

Yarışmaların, festivallerin vb. araç olmaktan çıkıp bir amaç haline gelmesi hakkındaki görüşlerinizi merak etmekteyim.


-------


Ben de sizin yeni yılınızı kutlarım. Dilerim sağlıklı ve mutlu, upuzun yaşarsınız.
Gelelim merak ettiğiniz şeye. Bu konudaki görüşlerimi burada (ve başka yerlerde) çeşitli kereler yazdım. Arşive bakıp okumanızı öneririm. Ama madem tekrar gündeme getirdiniz, ben de tekrarlayayım:


Atletizmi ve atletleri ele alalım. "Spor yapmak mı, birinci vs gelip kocaman para ödülleri almak mı önemli olan?" gibi bir soru artık abes sayılıyor. Ve güünüyor, hahaha, tabii ki parayı almak... Oysa ben çocukken, atletizm ve tabii atletler büsbütün amatördü. Amatör kalmak zorundaydı. Para alan atletler cezalar görüyordu. Şimdi paralı yarışmaları atletizmin uluslararası federasyonları düzenliyor!


Reklamda durum farklı değil. Ama biraz daha belki karışık. Bireysel bir boy ölçüşmede galip gelmek ve insanoğlunun bedensel becerilerinin sınırını zorlamak, bunun sonucunda alkışlanmak ve kupa almak bir şey... Kendinden başkası için bir görev üstlenip, görevin gerektirdiği neyse onu ölçülebilir bir verimlilik ve etkiyle sağlamak; sonra da oturup iyi bir sonucu değil de o sonucu sağlasın sağlamasın, görevlinin görevi yapışındaki bir şeylerin meslektaşlarınca takdir edilmesi, görevlinin de etrafa şımarması başka bir şey... Evet, her zanaatta bir şeylerin ustaca, sanatkarca yapılması takdir edilesi bir şeydir ama o zanaatın erbabının kendi içinde tutması gereken bir şeydir. Kaldı ki, zanaatsal faaliyetin ortaya koyduğu sonucun bir şeye yaraması esastır. Sonuç birinin, bir şirketin, bir toplumun yararına bir şey ise, af buyrun -klişe lafla söyleyeyim- mastürbasyondur. Zevk verir, ama çocuk yapmaz.


Demem şu ki, reklam yaratıcılık yarışmaları amacından sapmıştır. Örneğin, Kristal Elma manifestosunu rahmetli Muammer Öztat ile ben çalıştık, ben kaleme aldım. Ama yıllar ilerledikçe, egolar her sene sürtüştükçe, ortak ve kardeşçe mesleki kurumsal kıvanç ortadan kalktı ve bireysel kösnüllük hakim oldu. Mübarek ola. Böyle de gider.Kimseler kalkıp bana 'e ama bütün dünyada böyle oluyor' demesin. Annemin bir meseli vardı epeydir duymuyorum, "El alem kıçını yırtıp başına davlumbaz yapsa, sen de mi yapacaksın?"


İşlerinizi öncelikle kendiniz ve  müşteriniz için yapın. Ödül de alırsanız, tevazu ile sevinin. Tersi ters olur. 


Bir dönem, genç bir grup reklamcı ile düzenli buluştum ve Reklamda Ahi Lonca adını verdiğim bir tür kardeşlik, dayanışma yapısı oluşturmaya ve bu ilkeleri yaymaya çalıştım. Sonuç nafile oldu. Neden de, hiçbir zaman tam olarak ortaya konmadı ama yine kıdem, ego sürtüşmesi vs sanki. İçimde bir derttir. Aynı ülküyü bir kez Ferhat Tümer'in Portfolio Yaratıcılık Okulu ziyaretimde Ferhat'a ve gençlere anlattım. (Ferhat da Reklamda Ahi Lonca yemeklerine katılmıştı.) Sonuç yok. Olmaz da.


Sevgiler.


Haluk Mesci