Pazar, Mayıs 01, 2005

Rumuz 'Demir Virgül' : Sorular...

1- Müşteriye rağmen, müşteri için nasıl çalışılır ?

2- Görsellerin çok ucuz hatta ücretsiz olması gerektiğini düşünen bir müşteriyle nasıl başa çıkılır ?

3- İnsan daha önce düşündüğü, önerdiği ama bir şekilde uygulanmayan fikirlerinin daha sonra başkaları tarafından benzerlerinin yapıldığını görünce kahrolmayıp ne yapmalı ?

* * * * * * * * * * * *

Hmm. ‘Demir Virgül’ değil, ‘Demir Leblebi’ olmalıydı bence rumuz : Güzel konular ama, amaç dert yanma veya soruya cevap arama değil, sanki ahret sınavı !

‘Müşteriye rağmen, müşteri için nasıl çalışılır’ cümlesi, sonundaki soru işareti kaldırılırsa, kendi kendini bal gibi cevaplıyor. Aslına bakarsanız soru işareti kaldırılmazsa da cevaplıyor ya, neyse.

Evet, nasıl çalışılır allah aşkına ?! (Soru işaretini kaldır diyorsam da inanmayın, iyisi mi soru işaretini geri koyup ünlemle pekiştireyim bari.)

Yani, bir yere kadar çalışılabiliyor. İkna, israr, itişme, inatlaşma, iddialaşma ve benzeri yollar bir noktaya kadar sonuç veriyor. Sonunda ya bıkıyorlar, peki be, diyorlar ama bir kenara da yazıyorlar. Önerilerizde, fikirlerinizde, yaklaşımlarınızda, bütçenizde, yani israr ettiğiniz her neyse onda en ufak bir sürçme olursa, kenara yazdıkları şeyleri çıkarıyorlar ve kafanıza kakıyorlar. 80’li yılların bir AVIS dokümanında ‘Nobody wins an argument with a client’ diye bir şey okumuştum. Yani, ‘müşterisiyle iddialaşmayı, tartışmayı kimse kazanamaz’ diye yorumlanabilecek bir şey. Çok doğru. Lafın devamında da, ‘tatsızlığın neden çıktığı hatırlanmaz, tatsızlık çıktığı hatırlanır’ diyordu. Bu da çok doğru. Tartışmayı kimin çıkardığı da genellikle reklamcı hanesine yazılır, unutmamak lazım.

Diyelim ki müşterinizin çok somut bir çıkarını ya da yararını korumak adına yapıyorsunuz bunu… O durumda bile, ne amaçla yaptığınızın unutulma olasılığı çok yüksek.

Yine de, ben derim ki, umudu kesmeyin ve gerektiğinde el altında bulunması için her şeyi yazılı yapın :

- İmanınızı sarsmayın, doğru olduğuna inandığnız şeyler için hayata ve işe asılmaya devam edin : Tırsmayın, küsmeyin,
bezmeyin. kaçmayın.
- Düsturunuz şu olsun : Cenk ! Sürekli ! Yürekli !
- Ne yapmak istediğinizi, niçin öyle yapmak istediğinizi yazıyla anlatın
- Okuma özürlü olduğumuzu da unutmayın, yazdığınız şeyi, bir de sözlü anlatın.

‘Görsellerin çok ucuz hatta ücretsiz olması gerektiğini düşünen bir müşteriyle nasıl başa çıkılır ?’

Hiç çıkılır mı ? Ama gene de şunları ve bunlar gibi bir takım şeyleri, aklanıza estiği gibi veya duruma nasıl uygun geliyorsa öyle kullanarak savaşmaya çalışın bakalım ne olacak ?

- Sevgili …., sizin ürünün çok çok ucuz benzerleri varmış diyorlar. Tüketiciler bu ucuz benzerleri kullansalar ne dersiniz ? [Vereceği cevabı tersyüz edip, konuyu görsellere getirmeyi deneyin]

- Sayın …., sizin markanız sıradan mı ki sıradan bir görsel ile anlatalım onu ? Hiç size yakışır mı ? Sonra [şunlardan birini seçin, cümlenizde kullanın : anneniz, karınız, çocuklarınız, rakipleriniz, hemşerileriniz, parti arkadaşlarınız, cami arkadaşlarınız, okul arkadaşlarınız, kulüp arkadaşlarınız, metresiniz] ne der [veya ‘demez’ artık konuşma alışkanlığınıza göre karar verirsiniz]

- Baktık efendim ama, beğendiğiniz görsellerin hepsi rakipleriniz tarafından kullanılmak üzere anlaşmayla bağlanmış. İnanın hiç parasız görsel kalmamış. Ama sizin bulacağınız bir yer olursa…

- Sizin işinizde, görsel olarak, bizim kapıcının 5 yaşındaki torununun çizimlerini kullanacağız ! Hem ücretsiz hem benzersiz. Dünyada bir ilk değilse bile esaslı bir çığır açmış olacağız… Ne dersiniz ? İsterseniz sizin torununuz da çizebilir…

vs vs. Adam bıkıncaya kadar veya sizi kovuncaya kadar savlar geliştirin.

‘İnsan daha önce düşündüğü, önerdiği ama bir şekilde uygulanmayan fikirlerinin daha sonra başkaları tarafından benzerlerinin yapıldığını görünce kahrolmayıp ne yapmalı ?’

Önce dürüstçe düşünmeliyiz: ‘O kadar da iyi bir fikir değildi belki de. Baksana, herkesin aklına gelebilmiş işte…’ Hal böyleyse, üzülmek yerine belki de sevinmek gerek ! Ya siz kullansaydınız o sıradan fikri ??

Sonra başka türlü düşünmeliyiz : ‘Peki, buraya kadar getirdiğim bu fikrin daha ötesine geçebilseydim ne olurdu acaba ? Beğenme eşiğimi yükseltsem, örneğin daha basitleştirmeyi veya daha öze indirmeyi biraz daha gaddar yapar hale gelsem, başkalarının da ulaştığı düzeyden daha öteye gidemez miydim ?’ Cevap sanırım çoğu kez ‘giderdim’ olur. Yani gidersiniz. Daha öteye gitmelisiniz zaten. Fikirlerinizden birinin veya yaklaşık benzerinin bir başkası tarafından akıl edilip kullanıldığını gördüğünüzde hırslanmalı ve daha çok asılmalısınız yaptığınız işe. Düşünme ve üretme sürecinizi gözden geçirmelisiniz.

Öte yandan, diyelim ki fikirde ve çalışma yönteminizde, beğenme eşiğinizde bir sorun yok. Ve fikrin veya uygulamasının daha öteye gitmesi -olmaz ya varsayalım işte- mümkün değildi… Ve deee, çalıştığınız düzenin karar sürecinde bir sorun var ! O zaman, yapmanız gereken şey, düzenle savaşım. Evet, söylemesi yapmaktan her zaman kolaydır ama aksak düzenler onlara karşı sürekli savaş veren yürekli bireylerin bastırmasıyla değişmiştir hep.

Bütün çabanıza rağmen değiştiremiyorsanız, değişmemekte inat eden birilerinin tuttuğu köşeleri aşamıyorsanız, orada durmayın. Sizin gibi düşünebilecek, kabızlık, katılık, katırlık etmeyecek açık fikirli insanların çalıştığı bir yere geçin.

Haluk Mesci