Cuma, Temmuz 01, 2005

Rumuz 'SkyWalker34' : "Gençler için durum bu kadar vahim mi ?" [Daha önce, çok küçük iki farkla, Media Cat dergisinde yayınlandı]

“2 ay sonra elime yıllarca ter döktüğüm ve yılmadan çalıştığım ve hayatımın sonuna kadar zevkle yapacağım gönlümü vereceğim mesleğimin diplomasını alıyorum. Etraftan duyduğum dedikodulara göre staj mahiyetinde bile bir reklam şirketine girmenin çok zor, kapılardan dönenlerin çok sayıda olduğunu duyuyorum. Zaman zaman arkadaşlarımla yaptığımız sohbetlerde kendimce '' Ya işte ışık, istek, arzu, heyecan görmemişlerdir ondan dolayı almıyorlardır' gibi teselli vermeye çalışıyorum. İsteyen insan herşeyi yapar gibi bir gazla bu söylentileri kafama takmamaya çalışıyorum. Sizce durum nedir ? Bu güzel sektöre giriş yapacak biz yeni beyinler, gençler için durum bu kadar vahim'midir ?

* * * * * *

Uhh-hmm ! Belli ki ReklamJedi olmayı kafaya koymuşunuz, genç dostum. İyi, hoş. Bence bir sakıncası yok. Yok da, bakın, madem iş bu kadar ileri noktaya varmış bu durum, o zaman, aman ha, şu “herşey”, “vahim’midir” gibi dil kazalarına uğramamak için maksimum çabayı gösteriniz. Yazım kılavuzunu, en kutsal reklam kitabı olarak benimseyiniz ve koynunuzdan çıkarmayınız. Günde en az bir kez bazı sözcüklerin yazılışını açıp okuyup yazıp hatırlayınız. Bakın, günlerdir Reklam Yazıları nam e-mail forumunda “herşey – her şey” tartışmasıdır gidiyor. Yazılırdı, yazılmazdı, yazılabilmeliydi, yazılabilemezdi çerçeveli mübalaga cenk oluyor. Her klavyeden bir ses çıkıyor...

Yani dil konusu önemli. İster iş başvurusu, ister günlüğünüze kendiniz için yazıyor olun, Türkçenizin berrak, anlatımınızın güzel, yazımınızın hatasız olmasına mutlaka dikkat edin. ‘Creative license’ yani yaratıcılık gereği eğdirme, büktürme, bilerek isteyerek yanlışlar yapma ehliyeti kullanılarak bazı kıvraklıklara girişilecekse, bunlar göstere göstere, yani yaratıcılık için yapıldığı belli edilerek yapılmalı ve söz konusu alanın özünden kaynaklanmalı . Özensiz bir yazmanın sonucu olmamalı. Mizah dergilerinin halk ağzı, yaratıcılık vs kisvesi altında dile getirdikleri yozlaşmanın düştüğü hataya, reklamcılar, reklamcı adayları asla düşmemeli.

Hatalı değil tabii ama, “etraftan duyduğum dedikodulara göre” yerine, “Duyduğum dedikodulara göre” yazmak daha iyi yazmak olur, örneğin. Hatta “Dedikodulara göre.”

Gelelim staj meselesine : Genç dostum, dedikodularda ateş-duman misali bir gerçeklik söz konusu : Staja girmek zor, stajdan çıkmak zor : Ajanslar staja adam almak için kıvırtıyorlar, stajyer adı altında ucuz (bedava ?) çalıştırdıkları insanları ucuza (bedava ?) çalıştırmaya devam etmek için kıvırttırıyorlar : Orta Doğu Teknik Üniversitesindeki dersimi alan öğrencilerden geçen hafta duyduklarıma inanamadım : ‘Sizi stajyer olarak 3 aylığına alırız. İyiyseniz, bir 3 ay daha veya 6 ay daha çalıştırırız. Sonra işe alıp almayacağımıza bakarız” türünden şeyler söylemiş anlı şanlı büyük ve yaratıcı bir ajans : Başkalarının ‘şu anda bizde şu kadar stajyer zaten var, alamayız’ yaklaşımları inşallah bu türden bir duruma işaret etmiyordur !

Benim, bir süredir sektörden bir çok kişiye anlattığım bir projem var : Başında deneyimli birkaç yöneticinin/ustanın olacağı, ama diğer kadroları stajyerlerden oluşan bir ajans : Sahici müşterileri olan, onlara da yapısı gayet güzel anlatılacak bir ajans : Nihai kararların deneyimli ustalarca yönlendirildiği, ama kadro maliyetlerinin mümkün olan en azda, kadro genişliğinin maksimum tutulduğu; üstelik cıvıl cıvıl genç fikirlerle çalışan bu ajansın toplumsal görevi bir görevi de olacak : Mümkün olan en çok sayıda yeni mezuna en geniş, en sahici staj olanağını sağlamak : Staj yapmak isteyenler, maaş almak yerine, ajansa aylık para ödeyecekler : Böylece parası olmayanlara diğer ajanslarda yer açılacağı gibi, parası olanlar da kolayca staj olanağı bulacaklar ve deneyimi sahici işlerde çalışarak kazanacaklar : Yavrum bana tost al gel, gazeteleri tara ve rakip işleri kes dosyala türünden işlere bakmayacakları ve parasını ödedikleri ama resmen öğrenci oldukları sürece, istedikleri kadar çalışacakları bu ajansın adı, bütün bu model için olup olabilecek en uygun ad olacak : STAJANS... Benden ortaya atması. Ciddi ciddi görüşmek, kuruculara katılmak isteyenler olursa, bana mail atsınlar. Ha, söylemeyi unuttum. Yöneticilerin makul ve murakabe altında tutulacak maaşları ve giderler vs çıktıktan sonra kalan para, belli bir vakıf yapısı oluşturularak, bu yapının kalıcı olmasına, staj yapacak parası olmayanlara staj bursu verilmesine vs vs yarayacak.]

Hmm, ne diyorduk ? Diyelim stajyer olarak girmeyi başardınız veya göze aldınız. Kıdemli, diploma – tezkere bırakmış stajyer kadrosunun da vazgeçilmez elemanı haline geldiniz. Sonra ? Sonrası, kreatif direktörün gazabına uğramamanın ilmini, sanatını yaptıktan sonra, –sektörden birinin telaffuzuyla söylersek- ‘blow-the-line’ işler yapan ama allengirli bir ismi olan bir ajansın eleman ilanına yazıp, oraya geçmek sık görülüyor galiba. Yumurta-tavuk, askerlik-deneyim türü kısır döngüler oynanıyor. Senin olan işler yapamıyorsun, portfolyon olmuyor. Portfolyon olmayınca, işe alınamıyorsun. İşe alınamayınca, portfolyon olmuyor. Olmuyor, olamıyor. Askere gitmedikçe çalışamıyorsun, askerliğini yapmadıkça işe girip çalışamıyorsun. De capo. Yani başa dönüş...

Geçenlerde, Ersin Salman’ı konuk usta olarak davet ettiğimiz, genç reklamcılarla, onların hiç değilse tanıyabildikleri bir bölümüne destek olmayı üstlenmiş daha deneyimli reklamcıların katıldığı aylık yemeğimizi yedik. Ersin Salman, genç reklam yazarlarına, çeşitli öğütlerinin yanı sıra ‘yeteneğiniz varsa, ya reklamcı olmayın, ya reklam yazısını tek yazı amacı olarak önemsemeyin’ diye özetlenebilecek bir öğüt de verdi. Katılırız veya katılmayız, ayrı bir tartışma konusu ama, belki de reklamcı olmak isteyen bu kadar genç gelmese piyasaya ajanslar da bu nedretten etkilenir, ayaklarını denk alırlar.

“Güzel sektör” mü dediniz ? Neye göre güzel ? Kime göre güzel ? Güzellik görece bir şey değil mi ? Kimine güzel gelen kimine acuze gelmiyor mu ? Hadi kuruların yanı sıra yaşları da yakmayayım : Hâlâ güzel güzel çalışan, insanı insan gibi tutmaya çalışan, güzel işler yapmaya çalışan ajanslar yok mu ? Var tabii. Var da, genç dostum SkyWalker34, onlara başvuran bunca genç kardeşimiz gerçekten senin söz ettiğin gibi ‘ışık’ dolu, kültürlü, zeki, dil bilinci gelişmiş gibi nitelikleriyle mi aday oluyorlar JrJedi’lığa ? Yoksa, SrCadı’lığa mı yatkınlar bu genç yaşta ? Duralım ve dürüstçe düşünelim...

Malum, diploma insanı meslek sahibi yapmaya yetmiyor. İletişim, reklam, halkla ilişkiler okutulan okullarımızın genel düzeyini görüyorum. YÖK’ün yakında Ajanslararası Stajyer Seçme ve Yerleştirme Sınavı yapması gerekirse şaşmam.

Aynı konuda daha önce yazan Kübra Çorapçı’dan aynen alıntıyla bitireyim bu kez :

“Fakülteye girdiğimden beri bir tek idealim var; reklam yazarı olmak... Mezun olmadan önce, sektörü tanımak ve çevre edinmek amacıyla staj yapmanın çok önemli olduğunu biliyorum. Birkaç reklam ajansına staj için başvurdum; ancak şu ana kadar olumlu bir cevap alamadım. Peki sorarım size: Kimse bana veya benim gibi gençlere şans vermezse, ajanslar kapılarını bize açmazsa nasıl reklamcılığa adım atabilir, nasıl fark edilebiliriz ? Birçok reklamcı büyüğümüz (siz de dahil olmak üzere) sektörde taze kana ihtiyaç olduğunu söylüyor. Peki, biz "taze kan" tanımına girmiyor muyuz acaba ? Ya da yanlış bir şeyler yapıyoruz da, farkında mı değiliz? Düşündüm, taşındım; işin içinden çıkamadım.”

Çıkan var mı ?

Haluk Mesci