Pazar, Mart 03, 2013

Rumuz: Zugzwang - "Belki diyorum..."


Çocukluğumdan beri yazı yazmaya, resim yapmaya meraklı olduğumu söyleyebilirim. Öyle ki liseye kadar bu merakım, bulduğum her resim ve kompozisyon yarışmasına atlamamla kendini göstermiştir. Belirtmek isterim ki birçoğunu da kazanmışımdır. Fakat gelgelelim kaderin cilvesi yahut benim korkaklığım ve ailemin güzel sanatlar fakültesi hakkındaki görüşleri sebebiyle daha oturaklı bölümler seçmeye itilmiş “öğretmen ol yavrucuğum” nidalarına karşı gelmiş ve sonuç olarak ne ailemin isteğini ne de kendi istediğimi gerçekleştirememiş bir gencim.

O ergen çaresizlik dönemlerimde “ne olmalıyım” sorusuyla boğuştum.  Karakter ve yapı olarak kesinlikle sayısal bir bölüm okuma eğilimde değildim. Sosyoloji ve felsefe bölümleri arasında aklım gidip gelirken, neden deniz yerine gölde yüzeyim dedim ve atladım felsefenin engin denizine, bir de baktım deniz yerine bir okyanusun ortasındayım. İşte insanlara, hayata, sanata, tarihe, edebiyata deyim yerindeyse her şeye olan ilgim beni böyle felsefenin ortasına atıverdi.

2006 senesinde Hacettepe Üniversitesi felsefe bölümüne girdim ve 2011’de mezun oldum. Okuduğum bölümün bana kişisel olarak çok getirisi olduğunu söyleyebilirim, açıkçası okurken iş bulmanın bu kadar zor olacağını da düşünmemiştim. Bir gün “felsefe okudukta gâvur mu olduk” diyeceğim aklıma gelmezdi. Bunun sebebi muhtemelen gereksiz özgüven fazlalığım diye düşünüyorum.

İlk iş tecrübem yerel bir gazetede muhabirlik idi. Bölümdeki birçok arkadaşımın ortak hayali olan yazarlık hevesiyle deyim yerindeyse atlamak şöyle dursun daldığım bir işti. Tabii ki görünenin ardındaki görünmeyenle tanıştıktan sonra, fazla da uzun sürmeyen bir macera oldu. Bunun gibi ufak tefek bir iki iş daha… Uzun zaman bir reklam ajansı, dergi, gazete vs. gibi yerlerde stajyer olarak iş baktım ve bir kere bile böyle bir pozisyon için görüşmeye çağrılmadım maalesef. İnsan durup düşünüyor yaş 25, iş yok, hayaller silik, cılız… Kendimi insan kaynakları sektörüne attım bu sebeplerden ötürü, bir firmada staj yaptım ve iş aramaya devam ediyorum.  Ama hala “METİN YAZARI” adlı bir pozisyon görsem içim ürperiyorJ ve başvuruyorum. Tecrübe yok, portfolyo yok ne dersiniz hocam ümit etmeye devam etmeli miyim? Bu işe başlamak, başlayacak bir yer bulmak bu kadar zor mu gerçekten, yoksa benim beceriksizliğim miydi? Ne yapmalı?

Biraz iç dökmek biraz fikir edinmek amacım, kafa şişirdiysem, bir hatam olduysa affola saygılarımla…

- - - - 
Hmm!
Kafam şişmedi ama kalbim şişti: Felsefe bölümünde okumuş birinin, biraz çabayla, bir yerlerden başlayıp reklam yazarı olabileceğini düşünürdüm ben... Biraz çabayladan kastim, pazarlama-iletişim-reklam ekseninde okuyup, Reklamcılar Derneğinin birkaç atölyesine katılıp, hele İngilizce varsa Webden biraz çalışıp...
Reklam ajanslarınnı stajyer alımına ilişkin yanlışları bu blogdaki pek çok yazıda ele aldım. Çağrılmamış olmanızın birçok nedeni olabilir. Okul farkı, geç başvurmak, yakışıklı başvuru dosyası yapmamak, birilerinin kıçını yalamamak gibi... Portfolyo meselesi biraz karışık: Bu işlerin okulunda okumuş bile olsanız, portfolyo diye öğrencilere yaptırılan veya öğrencilerin kendi yaptığı işlerden oluşan bir dosya beni çok inandırmaz, etkilemez. Çünkü o işlerin nasıl yapıldığını yakından bilirim ben. Karşımdaki kişinin gözündeki pırıltı, kültürüne ve kafa yapısına dair fikir verecek şeyler, oturması kalkması, konuşması, zekası daha çok ilgilendirir beni... Ama başvurduğunuz yerler nereleri bilmemekle birlikte, sayıp döktüğüm nitelikler sizde varsa şunu söyleyeceğim: Küçük yerlerin ilanlarına başvurmayı sürdürün ama asıl büyük ajansları yoklayın. Olgun, böyle bir yaşta ve kültürde, iyi düşünebilen biriyseniz oralardaki görüşmelerde daha çok şansınız olabilir. 
Ama madem İK alanında çalışmaya başladınız, orada devam ederken bir yandan dediğim yoldan zihinsel ve becerisel (böyle bir sözcük mü var?) hazırlıklar yapmaya devam edin bence... Plan ve yöntemlerinizi değiştirin bir yandan... İyi bir okuldan mezunsunuz, diliniz de belki vardır (yoksa da geliştirmeye bakın - Almanca mı okudunuz?), biraz reklam alanında kitabî de olsa birikim geliştirin derim. 
"Bir hatam olduysa..." inceliğinize teşekkür ederim. Sadece “felsefe okudukta gâvur mu olduk” derken, okuduk da gibi yazılması gerekir. Söylemiş olayım.
Mücadeleyi bırakmayın. Hepsi iyi olmayan bir sürü sözde reklam ajansı var ama iyi olanlar da var.

HM