Cuma, Ağustos 05, 2005

Rumuz: Settarluin "Yaratıcılarca ciddiye alınmamak...'


'Muteber' bir ajansta 2 yıldır müşteri ekibinde görev yapıyorum. Bu sürede ajansımın yerli-yabancı, neredeyse tüm müşterilerine hizmet verdim. Şu anda da çok büyük bir uluslararası markanın müşteri süpervizörü olarak görevime devam ediyorum.

Sektörde bulunduğum bu kısa sayılabilecek sürede beni endişelendirmeye başlayan bir düşünce kafamı uzun zamandır meşgul ediyor: İşin yaratıcı tarafındaki arkadaşlarım tarafından bir türlü yeterince ciddiye alınmamak ve işimi ne kadar iyi yaparsam yapayım özellikle bazı arkadaşlarım tarafından hep küçümsenmek... Bir keresinde müşteri ilişkilerinin ne işe yaradığının sorulduğunu bile duydum.

İyi konsantrasyonumu, stresle mücadelemi ve reklama olan hevesimi canlı tutabilirsem bir kaç sene içerisinde direktör olacağım ama bu işe verdiğim emeğin özellikle çalışmalarını sunduğum ve mecraya ulaşmasına hizmet ve yardım ettiğim kesim tarafından değer görmüyor olduğu düşüncesi beni çok üzüyor. Elbette bunu umursamamayı ve "Ah, deli çocuklar..." diyerek yaratıcı ekibin birtakım tatlı numarayla kandırılarak iletişilen yüksek egolu fakat küçük EQ'lu insanlar olduğunu düşünerek kendimi kandırma yolunu da seçebilirdim; oysa hem metin yazarı, hem de sanat yönetmeni olan bazı istisnai insanların işime ve çabalarıma gösterdiği büyük saygıyı da görerek çoğunluktaki kişilerin tutumlarını anlamaya çalışmaktan vazgeçemiyorum.

Üzgünüm. Sektörde ciddi anlamda saygı görmek için yaratıcı olmak zorunda olmadığımı duymak istiyorum.

*****************************************************************
Hmm ! Sektörde herhalde en sık duyulan sıkıntılardan biri sizinki. Müşteri İlişkilerine bakan kişilerin, özellikle yaratıcı bölüm elemanları tarafından küçümsenmesi, aşağılanması.

Duralım ve çok yönlü bir durum değerlendirmesi yapalım : 'Yaratıcı bölüm' çalışanları, ‘müştem’ kısaltmasının dil ve anlam yapısında dahi için için var olan bu küçümsemeyi, birkaç nedenden ötürü yaparlar.

- Kendi tembelliklerini, sığlıklarını örtmek için baskın çıkmak üzere
- Yaratıcılığın ne olduğunu bilmedikleri için zırvaladıkları şeyler satılamayınca kızdıkları zaman
- Müşteriyle yaratıcılığın ne olduğu konusunda fikir birliği olmadığı için işler geri döndüğünde
- Yaratıcı strateji üzerinde müşteriyle bir ön anlaşma sağlanmadan çalışmalar yaptıklarında
- Yaratıcı ekip – müşteri ilişkileri arasında takım veya ortaklık ruhu olmadığında
- Müşteri temsilcileri müşterinin taleplerini, yanlış veya anlamsız olduğunu bile bile, körü körüne dayattırdığında
- Müşteri temsilcileri gerçekten kötü olduğunda ve olmakta inat ettiğinde
- Müşteri ilişkileri tarafı, yolun başında, ortasında, sonrasında meramını .iyi anlatmadığı için
- Müşteri gerçekten kötüyse veya müşteri tarafındaki insan malzemesi esasen kötü ruhluysa

Listeyi uzatmak mümkün. Ama özetle, işin içine

- Yaratıcılığın hesap verebilir olmasının gerekliliği
- Bunun için sektörte ve/veya ajansta ortak / kabul edilmiş bir inanç bulunmasının gerekliliği
- Planlamanın her şey olduğu

gibi noktalar giriyor.

Bence, herhangi bir reklam sektörü çalışanının, önce kendi arkadaşlarınca, müşterisince, daha sonra da meslektaşlarınca ‘ciddiye alınması’ için yapması gereken, görüş, eleştirileri ve önerilerini olabildiğince her sefer sağlam kaynaklara dayandırması; bu kadar kesin kaynaklara ulaşılamıyorsa, en yakın referanslara başvuruması. Bu da, bilgili, öğrenmiş olmayı gerektiriyor. O ise, çok okumayı, çok düşünmeyi, yazmayı, tartışmayı...

İşine ve ekip arkadaşlarıyla çalışma ilişkilerine böyle yaklaşan bir müşteri ilişkileri elemanı, ukalalaşmadan, malumatfuruş hale gelmeden, yaratıcı ortaklarının işini kolaylaştırabilir, güçlendirebilir, yeni ufuklar açabilir. Dahası, yaratıcı yoldaşlarını daha iyi anlayabilir. Onlarca daha iyi anlaşılabilir.

Kült olmuş bir sürü reklamların arkasındaki efsanevi reklamcı Bill Bernbach’ın esasen müşteri ilişkileri tarafından geldiğini unutmayalım. Onun, yaratıcı elemanlarca küçümsendiğini hiç sanmıyorum.

‘Saygı görmek için yaratıcı olmak zorunda olmamak’ çok ilginç bir cümle aslında.

1) Evet, saygı duyulmak için illa ki ‘yaratıcı’ bölüm elemanı olmak gerekmiyor.

2) Hayır, yaratıcı olmak zorundasınız : Yaratıcılık sadece yazı yazmak veya grafik yapmak demek değil ki ! Yaratıcılık temelde kişinin çevresiyle ve aklıyla ilişkisini ilgilendiren bir durum. Ve insanları hayvanlardan ayıran en önemli özellik. Herkeste var. Az ya da çok. Kişinin fark ettiği veya etmediği.

Moralinizi yükseltin. Siz ev ödevinizi ve işinizi iyi yapmak için bütün gücünüzle ve varlığınızla asılın. En başta kendiniz için böyle yapın bunu. Sonuçta, orada olmazsa bile, bir başka ajansta, sizi bağrına basacak, kader birliği yapıp ortak onur duyulacak işler çıkartacağınız birileri çıkacaktır.

Haluk Mesci