Salı, Ağustos 06, 2013

Rumuz - Asder: "Söylediklerinizin hiçbirini yapamadım, portfolyoma ne koyayım?"


Bundan uzun zaman önce-genç bir üniversite öğrencisi adayı iken-size “Reklamcı olmak istiyorum, neler yapmalıyım?” temalı, çekingen bir mail göndermiştim. Sizde zaman ayırıp cevaplama nezaketinde bulunmuştunuz. Geçmişteki bu tecrübeme dayanarak, kapınızı tekrar çalmaya karar verdim. İki satır yazsam ne kaybederim ki?  Mailinizde, her şeyi basit bir şekilde anlatıp, yol haritasının bir taslağını çizmiştiniz. Gerçi, nereden hatırlayacaksınız, üzerinden koskoca yedi yıl geçmiş değil mi?

Bahanelerin arkasına fazlaca sığınmadan ya da yapamadıklarım için bir suçlu aramadan konuya gelmek isterim: söylediklerinizin hiçbirini yapamadım. Bir reklamcılık lisansı alamadım fakat çok güzel iktisatçı oldum. Okurken staj yapamadım çünkü bütün yazlarımı, kaldığım dersleri almak için yaz okullarında geçirdim. Sertifika programlarına katılmadım, ben onların sadece İstanbul’da olan şeyler olduğunu zannettim, “Ankara’da okumak bana engel oluyor.” diye kendimi kandırmak, rahat gelmişte olabilir. İşin doğrusu, bir zamanlar taslak olan haritayı iyiden iyiye sürrealist bir resme çevirdim.

Kendimce iyi olduğunu düşündüğüm şeyler de yaptım aslında. Bolca okudum, izledim, dinledim, oynadım, çaldım. Bulduğum her kitabı okumaktansa, dünyanın farklı yerlerinden birçok yazar ile tanıştım. Hepsi farklı tekniklerle yazmış olsalar dahi ortak bir noktaları vardı. Yazmayı seviyor olmaları ya da bana öyle geldi. Birçok film izledim, senaryolarını buldum, defalarca kafamda yeniden çektim. Tiyatro daha güzel hepsinden aslında, yazılan ne var ise anında tepkileri görmek tatmin edici.Shakespeare’in yıllar önce yazdığı bir oyunun, aynı sahnesine insanların yıllar içinde verdikleri tepkiler sosyoloji konusu belli ki, fakat merak uyandırıcı bir çalışma olabilir. Bütün bunların yanında, uzun zamandır bana yoldaşlık eden gitarımı elimden bırakmadım. Bırakırsam bir daha alamam korkusu benimkisi. Bunları ileride bir kariyer yapma amacından öte sevdiğim için yapmış olmam, bana sağlayacakları katkıyı değiştirmez herhalde. Elimde geldiğince yazmaya devam ettim, bir çok defter bitti, birçok kâğıt çöpe gitti. İçlerinden beğenilenler oldu tabi beğenenler yakınlarım olunca “Kuzguna yavrusu, şahin görünürmüş.” atasözünden öteye gidemedim. Bunların yanında işime yaraması umuduyla iktisadın arasında biraz pazarlama, şirket, marka konulu dersler sıkıştırdım. İletişim fakültesinin kapısında bolca zaman harcayıp arkadaşlarımın derslerine girdim. Bu sayede müzik ile medyanın ilişkisini bile öğrenmiş oldum. Psikoloji, sosyoloji dersleri aldım. Kabul etmeliyim, Bilkent’te okumak, reklam konusunda doğrudan bir katkı sağlamamış gibi görünse de diğer üniversitelere nazaran daha fazla seçmeli ders ve daha fazla farklı alan demekti. Hatta daha önce fazlaca bilmediğim “marka” konusundan haberdar oldum zira hoşuma gitti. Bir ürünün sadece reklamını yapmaktan fazlasının marka olgusundan geçtiğini anladım. (Naçizane fikrimdir, dünya çok hızlı değişiyor, daha çok şeyler göreceğiz.)

Bunları size neden mi anlattım? Zannedersem, size yeniden sorular sormadan evvel arada yaşadıklarımı yazmak, beni şekillendiren şeyleri size anlatmak daha açık bir empati yolu oluşturacaktır.

Bu kadar reklam yeter, işin aslına gelmek lazım sizi daha fazla yormadan.

Gençlik hayalimi (daha da gencim aslında) gerçekleştirmek için çalışmaya başladım. Fakat nereden başlamak gerektiğini bulamadım. Biraz araştırmadan sonra bir portfolyo hazırlamam gerektiğini öğrendim ki burada biraz tıkandım. Bundan önce iktisat okuduğum ve başka türlerde yazdığım için reklam yazma tekniğini fazlaca bilmiyorum. Ayrıca internetten bulduğum kadarıyla SPEC AD. kullanılmaktaymış portfolyo için, daha önce yapılmış bir işin yok ise. Fakat bu konuda da farklı fikirler var. Kimileri yapılmış bir reklamı alıp yeniden yazın diyor, bir diğer fikir ise yeni ve benzersiz bir şeyler üretilmesi gerektiğini söylüyor. Öncelikle, sormak istediğim SPEC AD. tam olarak hangisi? Benim durumunda en uygun yol o gibi görünüyor. Aslında, tek yol o gibi görünüyor fakat benim bilmediğim yollar da olabilir. SPEC AD. üretmeye çalışırken, metin yazmaktan çok farklı fikriler buluyormuşum gibi geliyor. Tabi ki, bunlar amatör düzeyde ve çok düzensiz fikirler. Bu fikirlerin de portfolyoya katılması gerekir mi? Eğer gerekir ise nasıl bir şablon kullanılmalıdır? 
Bununla birlikte, benim durumunda olan bir kişinin portfolyo koyabileceği başka bir şey var mıdır? Örneklendirmek gerekirse, gitar çalıyorum,  tiyatro yapıyorum vb. bir portfolyoda yer almalı mıdır? 

Uzun lafın kısası, tam şu zaman diliminde benim gibi birinin yapabileceği neler var? Bunların hepsi bir yana, çok geç kalmışta olabilirim bütün bu istediklerim için. Fakat şansımı denemeden kaybetmek istemedim. Şansımı denemem için bana bir yol gösterirseniz, beni çok mutlu edersiniz.

Bundan yedi yıl öncesi ve şimdiki zaman için, çok teşekkür ederim. 

- - - - 

Hmm.

Söylediklerimi yapmadıysanız, ben size ne söyleyeyim ki? 

Birkaç fikir bulup (!) hızla reklamcı olmaya karar vermişlerden pek bir farkınız olmayacak. İster Bilkent'li olun ister Harvard'lı.

Internetten SPEC AD lafını öğrenecek zamanınız olduğuna göre, bunun 'speculative ad' yani istenmeden, sipariş edilmeden hazırlanmış spekülatif işler için kullanıldığını da öğrenebilirdiniz.

Portfolyoya ne koyayım? sorusunun karşılığını, pek çok kişiye daha önce verdiğim cevaplardan bulabilirsiniz. Blogun arşivini tek tek araştırın bir zahmet.

Reklam fikircisiyim diye ortaya çıkacaksanız, "geç kalmışta olabilirim" değil, "geç kalmış da olabilirim" biçiminde yazmanız gerektiğini de öğrenin artık. (Mesajlarınızı göndermeden önce tekrar tekrar okuyun, iyi bir alışkanlıktır. "...fikriler buluyorum" olmuş hızlı yazarken...) 

Bir şey değil.

Haluk Mesci