Perşembe, Mart 09, 2006

Rumuz 'Hacıyatmaz' : "Yazar da yazarım !"

Şu birkaç saat içinde blog'daki bütün yazıları okudum ve ben de kendi hikayemi anlatmaya karar verdim. Gördüm ki çoğu amatör yada profesyonel arkadaş benzer sorunlardan şikayetçi. Ben ise, şikayetçi olmaktan çok yolunda yürümeye çalışan, değiştirilemeyecek hiçbir şey olmadığına inanan hayalperestlerdenim. Bu girişi daha uzatmanın alemi yok.

Hikayeme, varoşumun başlangıcı olarak saydığım üniversite yıllarından başlıyorum. 2004 yılında bir vakıf üniversitesinin
bilgisayar bölümünden mezun oldum. Açıkçası okuduğum süre boyunca reklamcılık aklımda yoktu; hoş üniversiteye girmeden bir reklamcılık hayalim olsa da ne kadar bilinçli olduğu tartışılır idi. Lakin üniversitede kendi çocuk aklımla, "adam gibi meslek" olarak gördüğüm bir bölüme girdim ve onur derecesiyle mezun oldum 4 senenin sonunda. Okuduğum 4 sene
boyunca hep çeşitli hayallerim oldu. Değişik derslerde değişik projelerim, patent alma hayallerim vardı. Aralarında gerçekten
de iyi projeler bulunmasına rağmen, hem benim pasifliğim hem de milletçe bu tip girişimleri desteklemeye yönelik bir anlayışımızın bulunmamasından dolayı, projeler, yıllar geçtikçe güzel anılar olarak, bol kıvrımlı, çift loplu defterimizin ücra pembe köşelerinde yerini aldı. Bunların reklam ve reklamcılıkla ne ilgisi var denilebilir ilk başta, ancak hikayemin yapıtaşlarını anlatmadan sayfaları geçmenin çeşitli boşluklar doğuracağı inancındayım. Kısacası bu projeler, sorun çözmeye yönelik yenilikçi "fikir" bazlı projeler idi hep, ki reklam yazarlığı maceramın temellerini dayandırdığım olgu da bu projeler oldu. Sorun
çözmek, ve fikir üretmek!

Üniversite bitti. Ne yapacağıma karar vermek zorundaydım artık. Kulağa komik gelse de, dört sene boyunca sorgulamamış olduğum bu konuyu sorgulamak için yumurta kapıya gelmişti ve soğuyup çatlaması da uzun sürmeyecekti. Mesleğimi yapmak istemiyordum. Herkesin "olmak için doğduğu şey" olması gerektiğine inanıyordum ve biraz da çeşitli kader oyunlarının, tesadüflerin yardımı ile bu yola girmiş bulundum.

Güzel sanatlar mezunu grafiker bir arkadaşım vardı ve onun da desteğiyle ufak ufak bir şeyler üretmeye başladım reklam sektörüne girmek için. Küçüklüğümden beri grafik işlerine ve tasarıma merakım vardı esasen. Dik başlı mizacım yüzünden ufak çaplı birbirine girmeler de yaşanmadı değil bu çıraklık dönemimde arkadaşımla. Çeşitli kitaplar aldım, kendimi geliştirdim. Afişler, logolar yaptım. Birkaç firmaya logolar yaptım, sonuç alamasam da çeşitli afiş yarışmalarına katıldım.
Evde kendi başıma yaptığım çalışmalar ile bir portfolyo oluşturarak çeşitli başvurular yaptım ve Bakırköy'de ufak bir reklam ajansı olma çabasında olan matbaada işe girdim. Burada da bir çok şey öğrenerek 2 ay sonra ayrıldım. Özellikle insanların ne kadar yalancı ve aşağılık olabileceklerini ve zannettiğimin aksine ne kadar saf olduğumu ilk olarak bu ajansta öğrendim. Freelance işlerimde de kazıklanmıştım keza ama onları saymıyorum. Çalışma politikası, çıtır gençleri alarak, en fazla birkaç ay bir güzel sömürmek sonra da bir şekilde verdiği üç kuruş maaşın üzerine yatmaya yeltenmek olan bir patron tanımış oldum.
Daha sonra bu şekilde sayısız; ki gerçekten sayısız, insanın hakkını yediğini de öğrenmiş oldum. Ne son idim ne ilk. Aslında deşifre etmek lazım böyle yerleri.

Her neyse, konuyu çok uzattığımın farkındayım. Daha sonra, yaklaşık 5-6 ay önce Marmara Üniversitesi reklamcılık yüksek lisansına girerek, sektöre eğitim ve çevre edinme açısından yeni bir giriş yapmış oldum. Bu süre içerisinde çizgilerden çok fikirlere yakın olduğumu fark ettim. Aslında yazıya ve yazı ile iletişim kurmaya hep daha yatkın olmama rağmen somut olarak dikkatimi çekmemişti bu. Her zaman yazarken kendimi daha rahat, güvenli ve emin hissetmiştim, ki halen de öyle hissetmekteyim. Belki de sözlü iletişim ve heyecan problemimin sonucunda gelişen bir yanım oldu yazmak, ben fark etmeden. Tüm gelişimlerin ihtiyaçlardan doğduğunun basit bir örneği idi bu da belki.

Reklam yazarlığı konusunda ilerlemeye karar verdim sonunda. Grafik dalında ilerlesem de o yönde iyi bir kariyer yapabilirdim; buna inanıyorum, lakin ben o işin en iyisi değildim ve olamazdım. En azından öyle bir iddiam yada hırsım olacak kadar güvenmiyordum kendime o konuda. Kısacası reklam yazarlığı konusunda başarılı olacağımı düşünüyordum ve düşünmekteyim de. Birkaç ay sonra; eski en büyük, şimdilerde ise tekrar toparlanmakta olan bir ajansa stajyer reklam
yazarı olarak girdim. Sitenizde yazılanlardan okuduğum kadarıyla şanssız değil gayet şanslıydım ki; tost, kahve yapmadım hiç :). Daha geldiğim ilk haftadan yazdığım senaryolar beğenildi ve müşterilere gitti. Ben kişilik olarak;çekingen, zor açılan, zor adapte olan ve bağlandı mı da zor bırakan bir insan olduğumdan şu geçen 2 ay sürecinde 2 arkadaşım dışında diğer arkadaşlarla diyalogum olamadı. Ufak tefek tatsızlıkların beni uzaklaştırdığı da olmuştur. Hiç kimsenin bana iş vermemesine karşın, oldukça fazla iş yaptım bu süre zarfında ve yayınlanan işlerim de oldu. Lakin, bahsettiğim iletişim kopukluğu sonucunda ikinci ayın sonunda, kadro olmadığı ve yeterince ilerleme göstermediğim açıklaması ile stajım sona ermiş oldu. Moralim yerin üç bin metre kadar dibine girdi. Son bir haftaya kadar kesin gireceğimi düşünüyordum işe ki gayet iyi gidiyordu her şey, henüz açılamamış da olsam. Fakat, kısa sürede topladım kendimi ve kendime olan inancımı yeniden kazandım, her düştüğümde silkelenip yaptığım gibi. Kısacası en son bir arkadaşımın hatırlattığı güzel bir sözdeki gibi; su yolunu buluyor bir şekilde.

Bu kadar yazının ardından sonunda "şimdiki zaman"'a geldik Bir süre sonra eve gittim ve ajansta ürettiğim iyi olduğunu düşündüğüm ve çeşitli nedenlerle görselleri yapılmamış fikirleri yapmaya başladım. Bir süre sonra hepsini bitirdim. Şu an çeşitli işler ve alternatifleri ile 20 civarı görsel ve yarısı kadar da senaryo var elimde. Ajanstan diyalog halinde bulunduğum arkadaşlarla da ortak konuşarak hangi işlerin portfolyoya konulması gerektiğini belirliyorum. Aynı zamanda eli yüzü düzgün de bir cv yazma gayretindeyim. Şöyle düşünüyorum; benim cv'mde yazabileceğim dişe dokunur bir kariyerim, deneyimim ve
yahut ödüllerim olmadığından, cv'min ilk amacı orijinal bir üslup ile dikkat çekmek olmalı! Bu yönde çeşitli cv denemeleri yapmaktayım. Lakin şöyle de bir yaman çelişki mevcut; danıştığım arkadaşım cv'min metin tabanlı olması gerektiğini savunuyor; eğer ki metin yazarı için başvuruyorsam. Ben ise şöyle düşünüyorum; cv benim reklamımdır. Belirli standart bilgileri vermek zorundayım klasik cv'lerde mevcut olan ve bu bilgilerin hepsini koyarak hem görsel hem metin tabanlı
taze bir üslup daha başarılı olacaktır. Neden görsel yönümü saklayayım? Ortaya çıkacak cv'yi de çeşitli büyük ajanslara
postalamayı düşünüyorum. Tanıdıkla değil, bileğimin hakkıyla bir yere girmek istiyorum. Stajsa staj, iş ise iş.

Hocam, farkındayım oldukça uzun oldu ve bu yazıyı sitede yayınlar mısınız bilmem ama sizin gibi değerli üstatlarla bu şekilde iletişim kurabilmek bile büyük bir lütuftur. Son olarak da kısa bir özeleştiri yapmam gerekirse; reklam yazarlığında en büyük sorunumun zaman zaman ana hedefi kaçırmak ve yaratıcılık uğruna hedefini şaşan anlamsız işler yapmak olduğunu düşünüyorum ki, benim gibi bir çaylak için normal sayıyorum. Duygusal oldugumdan ve işleri sahiplendiğimden olsa gerek; zamanla kısalsa da, bu yanlışları görmem biraz zaman alıyor. Hayat bir eğitim ise, bu eğitimi sonuna kadar almaya niyetliyim. Daha yolun en başındayım ama potansiyelime ve ilerleme gücüme inanıyorum. Bu yazdıklarımı genel olarak değerlendirir ve yolumu aydınlatır yada bana başka bir yol gösterirseniz minnettar olurum. Umarım sıkıcı yada karmaşık bir yazı olmamıştır.
Buraya kadar geldiğinize göre, sadece okuduğunuz için bile teşekkürler.

-------

Hmm ! Her şeyden önce şunu söyleyeyim : Yazar olmak istiyorsanız, önce, 'yada' sözcüklerini ayrı yani 'ya da' biçiminde yazın. Ve herhalde bir imla kılavuzunuz vardır, ara sıra bakmayı ihmal etmeyin..

Uzun yazdığınıza, yazabildiğinize göre, evet, yazar olabilmek için hacminiz mevcut diyelim. Görsel anlaşıyınız ve pratiğiniz de olduğuna göre, bu yanınızı da belli bir usturupta ortaya koymaya çalışmanız iyi olur. Bu da bizi CV konusuna getiriyor. Arkadaşlarınız haklı olabilir : Reklam yazarlığı için başvuran birinin reklam yazabildiğini ve yazdığı reklamları göstermesi öncelikli olmalıdır. Ancak, haklı olmayabilir de : Sizin dediğiniz gibi, görsel yanınızı, benim dediğim gibi usturuplu biçimde (ve hele örnekleriniz iyiyse) ortaya çıkarmak avantajınıza olur diye düşünüyorum.

Portfolyo yapmak, sizin de farkettiğinizi anladığım gibi, basit bir toparlama değil. Zor bir iş. Örneklerin özgün, titiz, anlamlı, çeşitli olması gerek. Klişeleşmiş yaklaşımlar, daha önce benzerlerinin yapılmış olduğunu bildiğiniz şeyler varsa asla koymayın. Yayınlanmamış işleri koymayın. Spekülatif işlerle portfolyo yapmak sadece öğrenci portfolyolarında affedilebilir. Muteber (yani mesleki becerisi, konumu kabul edilmiş) bir ajansta daha önce çalışmadıysanız, portfolyo yapmaya kalkışmak yerine, yazı yazma becerinizi göstermeyi hedeflemeniz daha gerçekçi fikir verebilir sizinle görüşen kişiye. İşte bunu söylüyor sanırım arkadaşlarınız size, metin ağırlıklı bir portfolyo yap derken...

Reklam yazarı olarak sorununuzun 'zaman zaman ana hedefi kaçırmak' olduğunu özeleştiri olarak belirtmişiniz. İnanırım. Kısa yazmaya çalışırsanız, ister istemez hedefe odaklanırsınız. Yazarken de, redaksiyona kafa yorarken de düşünmeye devam edersiniz. Bu da size odaklanma konusunda 'duble' çaba getirir. Yazdıklarınıza aşık olmayın asla. Yazmayı bitirdiğinize inandığınız anda, editör şapkanızı giyin ve yazınıza acımasız biçimde girişin. Fazlalıkları, tekrarları, anlatıma katkı sağlamayan şeyleri atın. Elinizi korkak alıştırmayın, hatalara acımayın.

Ayrıca, Reklamcılık Vakfının düzenlediği Reklam Yazarlığı eğitimlerine ve/veya Bilgi Üniversitesinde Celil Oker'in yazarlık atölyesine katılmanızı öneririm.