Perşembe, Mart 09, 2006

Rumuz 'Sınırlı sorunlu' : "Geç mi ?"

(...) Makina Mühendisliği eğitimim sorasında 3. sınıftan itibaren beynimde "tasarım" zilleri çalmaya başladı. Bölümü ıkına sıkıla bitirdikten sonra, (aslına bakarsanız bölüm 3.'sü olarak mezun oldum) İTÜ Endüstri Ürünleri Tasarımı yüksek lisansına kapağı attım. Aynı sene burslu olarak Bilgi Üniversitesi'nde "Tasarım Kültürü ve Yönetimi" (1 senelik sertifika programı) programına devam ettim. Tasarım konusundaki kültürümü geliştirme fırsatı buldum. Ve bir süre sonra reklamcılık mesleği ile tanıştım. Ve bu mesleğe "aşık" oldum! (Artık beynimde gonglar çalıyordu) Sektörle alakalı tecrübem olmamasına rağmen ilgi alanlarım, garip fikirlerim, analitik düşünmem, yaratıcı tarafım sayesinde sektörde küçük bir ajansda yer edindim. Burada belli iş tanımım olmadan joker eleman olarak çalıştım. Elimi, yüzümü, burnumu reklamla alakalı her türlü tarafa sokmaya çalıştım. İyi de yapmışım. Hızlı şekilde tecrübe eksikliğimi gidermeye başladığımı gördüm. Sonrasında yine ziller çalmaya başladı. Tam hizmet veren büyük bir ajansda çalışma vaktimin geldiğini, işlerin burada nasıl yürdüğünü görmem gerektiğini farkettim. İş başvurumda bana en uygun alanın "stratejik planlama" olduğunu düşünüyordum. Çünkü sanat, teknoloji, tasarım, tıp vb. konularda yenilikleri öğrenme güdümün burada işe yarayacağını düşünüyordum Hala aynı düşüncedeyim. Ama...

Aması var ne yazık ki. İçimde yatan aslan hep yaratıcı ekipte yer almak, reklam yazarı olarak kariyerime devam etmekti. Son girdiğim ajansda iş görüşmem sırasında ilginç ve bir o kadar da traji komik bir diyalog yaşadım.

- Sen şimdi bize Stratejik Planlama'da çalışmak için başvurdun. Biz senin özgeçmişini beğendik.

O sırada ben şunu düşünüyorum: " Oleyy. İlk adım tamamdır. Bundan sonra reklam yazarlığına geçişim daha kolay olacak."

- Peki neden reklam yazarlığı yapmak istemiyorsun?

O sırada ben şunu düşünüyorum: "Amanın. Tuzak soru! Tuzak soru! Ne istediğini bilmelisin, ona göre göre cevap vermelisin. Hem 2 boyutlu tasarımda tam profesyonel değilken kim oluyorsun da yaratıcı ekipte çalışmak istediğini söylüyorsun. Zamanı gelince konuyu açarsın."

* Yok. Ben stratejide çalışmak istiyorum. Orası bana daha uygun. (hay allah!)

Sonrasında stratejist olarak işe başladım. Hala da devam ediyorum. Yaptığım işten çok zevk alıyorum ama aklımda hep yaratıcı ekibe geçmek var. Çalıştığım ajans büyük olduğundan hazırladığım brief üzerinden geliştirdiğim bağımsız fikirlerimi yaratıcı ekiple paylaşmak haliyle çok zor oluyor. Büyük ajansın hiyerarşisi nedeniyle fikir önermek ukalalığa kaçıyor. Kafamdaki fikirler havalarda uçuyor, hızla duvarlara çarpıyor ve patlayıp çöpe gidiyor. Gün geçtikçe bu durumdan mutsuz olmaya başladım. Ama vazgeçmiyorum.

Şu anda kütüphanemde reklamcılık ve reklam yazarlığı hakkında Türkçe literatüre ait kitapların çoğu var ve okudum, okumaya devam ediyorum. Aldığım maaşın hatırı sayılır bir kısmını Amazon'dan kitap siparişi vermek için ayırıyorum. Sadece fikirlerimi yazdığım arşiv niteliğinde bir defterim var. Her ay 6-7 dergiyi (müzik, tasarım, mimari, sanat vs.) atlamadan alıyorum. Ve gördüğüm kadarıyla 2 boyutlu tasarıma dair teknik bilgim hiç de azımsanmayacak seviyedeymiş. 3 boyutlu tasarımda zaten iyi sayılırım. Ben reklam yazarının 2 boyutlu tasarımda mükemmel olması gerektiğini zannediyordum. Eksik tecrübe, saflık, salaklık artık ne derseniz haklısınız. (Aşağıda bazı bloglarımın linkleri verdim. Ordan tasarımlarım, ilgi alanlarım, projelerim hakkında fikir edinebilirsiniz.)

Şimdi soruma gelelim : Tüm bunları yaparken seneler geçmiş ve bir bakmışım 29 yaşıma gelmişim. 3 tarafımın timsahlarla çevrildiğini hissediyorum. Ben şu anda 4. tarafdan bir kaçış planı yapıyorum. Sizce bu noktadan sonra kendimi reklam yazarı olarak konumlandırmak için geç midir? Diğer taraftan reklam yazarlığında tecrübesi olmayan ama yaşam şekli ve bilgi birikimi olarak reklam yazarlığına cuk oturan birisi olarak ne yapmalıyım? Kendimi nasıl anlatmalıyım. "Ben bu işi iyi yaparım"ı ukalalık yapmadan nasıl anlatırım?

Kısaca sorum ve sorunum budur. İlginize teşekkürler.

----------

Hmm ! Geçenlerde alakasız bir yerde yazan ve yazdıklarından beni tanımadığı bas bas bağıran [genç] birinin beni kısa cevap vermekle suçladığını gördüm. Önce kızdım. Sonra güldüm : Daha önce yazanların benzer dertlerine verdiğim yanıtları tekrarlamak istemediğimi, bazı dert sahiplerinin dertlerini anlatırken aslında sırf yazarak bile başkalarına ışık tuttuğunu görmeyen ezberci biriydi belli ki.

Sizin yazınız da bence kendi kendini cevaplayan hoş bir soru. Gözlem yapmış, düşünmüş, çalışmış, haddini bilir birinin kendine ve sektöre dair kapsamlı-boyutlu hikayesi...

Size diyeceğim şu : Bu kadar çok köksüz, temelsiz, bagajsız, düşünmeden yoksun ve Türkçesiz 'yazar' olma heveslisi varken, sizin kendinizi yeniden yazar olarak konumlandırmanız için asla geç filan değil ! Kendinizi iyi ifade edebildiğinizi düşünüyorum. Madem stratejik de düşünebiliyor, plan yapabiliyorsunuz, kaçmayın ! Stratejisini düşünüp planladığınız ama kreatif sonuçlarının iyi olmayacağına emin olduğunuz bir iş için siz de bir yandan yazın. Ve usulca, efendice çıkarın ortaya. Stratejinin aslında nasıl uygulanabileceğine ilişkin örnek olarak gösterin, anlatın. Eğer anlaşılmayacaksa, o zaman yine haber verin bana. Size bir işi bizzat ben arayacağım.

Zihniniz açık, kendinize güveniniz tam olsun. Sevgiler. Haluk Mesci