Salı, Ağustos 09, 2005

Selçuk Aydemir sormuş : "Çırpındıkça batacak mıyım ?"

Her şey güzel başlamıştı benim için. İstediğim bölüm olan iletişim fakültesini kazanmıştım. Artık istediğim mesleği yapamam için gereken eğitimimi alacak ve hayallerime ulaşabilecektim. Okul hayatı çok güzel geçiyordu. Öğrendiklerim Allah vergisi olan yeteneğimi daha doğru olarak kullanmamda bana yardımcı oluyordu. Ayrıca ben gibi arkadaşlarla tanışmanın verdiği bir mutluluk kaplıyordu her yanımı.

3. sınıfa gelince beklediğim yarışmalar gelip çatmıştı önüme. Türkiye genelinde üniversiteler arasında düzenlenen yarışmalar katılıyordum. Artık yaratıcılığımı başka beyinlerle yarıştıracaktım. Arkadaşlarımızla kurduğumuz grup uykusuz geçirdiğimiz geceler sonrasında 3.’lük ödülü almaya hak kazanmıştı. Ardından başka bir yarışmada yoğun çalışmalarımız sonucunda teşekkür belgesi almıştık. Gerçi nasıl oldu bilmiyorum ama grubumuzun yaptığı çalışmanın hemen hemen aynısı shortlist’e kalmıştı. Bu açıdan kendimizi başarılı bulmuştum. Zira bizim çalışmamız karşımızda duruyordu zaten...

Ardından okul bitti. İş bulma stresi başladı. Ama ajans kapıları bir türlü açılmıyordu nedense. Görüşmeye gittiğim bir iki ajansta yaşadığım ilgisizlik, aşağılamalar beni derinden yaraladı. Aslında ben onların önüne çırak olmak için gitmiştim. Çünkü inanıyorum ki iyi bir reklamcı olmak için iyi bir ustanın yanında pişmek gerek. Her şeyimle teslim olmak istiyordum. Ama nafile. Karşımdakiler ben bunu söylemeden anlaşılmaz bir tavır sergiliyorlardı bana karşı. Hata bende mi diye düşündüm ama bir zat-ı muhterem benim cv’mi beğenmediğimi söyleyince yıkıldım. Zira o kişi beni o cv’den görerek iş görüşmesine çağırmıştı. Yani bulabildiği tek kusur, elinde tuttuğu ve beğenerek onlarca kişi arasından sıyrılmamı sağlayan özgeçmişimdi.

Bu tür insanlarla karşılaşmak beni biraz küstürdü. Belki de bu hayatımın en büyük yanlışıydı, ama belki de en büyük doğrusu. Ardından aldığım ani kararla askere gittim ve görevimi tamamlar tamamlamaz bir bankada halkla ilişkiler uzmanı olarak işe başladım. Ama aklımi kalbim hala reklamcılıkta. Hala reklamla ilgili ne kadar site varsa, reklamla ilgili ne kadar dergi varsa ve de nerede reklamla ilgili bir tartışma varsa ben oradayım.

Bunca şeyden sonra yüreğim sızlayarak şunu öğrenmek istiyorum. Neden gençlere fırsat vermekte bu kadar katı davranılıyor. Her firsatta sektörün gelişimi için yeni beyinlere ihtiyacı olduğunu söyleyenler, neden bu beyinleri toprağın altına gömmek için birbirleriyle yarışıyorlar? Bir genç yaratıcı kendisini pişirecek bir usta bulmak için neden bu kadar çabalamak zorunda kalıyor? Ve o ustalar kendisine teslim olmuş, para pul istemeyen, sadece bilgi isteyen gençleri neden sahiplenmiyorlar?

Bize anlatılan o dönemlerde yaşamayı çok isterdim Haluk Bey. Bizi odalara kapatacak, reklamcılağa başlamak için önce yazmayı öğretecek, önümüze attığı kitaplarla bizim gelişimimizi sağlayacak, usta olmanın yanında iyi bir dost olacak ustalar yok mu artık ? Artık reklamcılık bu dönemleri kapattı mı yoksa ?


* * * * * *

Hmm ! Yine aynı senaryo, yine aynı kötü adamlar, yine aynı son... Üniversiteden umutlarla, ideallerle mezun olan bir genç insan, DEİG-İGDE travmasına maruz kalır : Deneyim Edinemedikçe İşe Giremezsin, İşe Giremedikçe Deneyim Edinemezsin.

‘Yaratıcılık, ileri fikirlilik, evrensel düzeyde kalite’ teranelerinden geçilmeyen reklam sektörünün kastırık ibrikçileri, geleni geçeni geçirmezler. Kimseye el vermezler. Aslında verecek elleri de yoktur ya, neyse. Mesleği sanki mezarlara götüreceklerdir. Hem onlardan iyisi yoktur, kimseyi beğenmezler, işe filan almaya tenezzül etmezler. Zaten kendilerine şans mans da verilmemiştir zamanında : Kendi kendilerine, öz yetenekleriyle allame olmuşlardır, burunlarından kıl aldırmazlar. (Burunlarına kendi parmaklarını köküne kadar sokmayı tercih ederler.) Lütfedip birilerini denemeye kerhen razı olurlarsa, çok çok, anayasaya ve insan haklarına aykırı ‘angarya’ yaptırma tanımına girecek biçimde çalıştırırlar insanları. Uzun süreyle, staj adı altında, parasız, yemeksiz, saygısız...

Ne yapmalıdır bu gençler ? Yapabilecekleri bir şey var mıdır ?

Var demek istiyorum bütün kalbimle. Herkesin kastırık herkesin ibrikçi olduğuna inanmak istemiyorum ! Hiç değilse bir yerlerde, sayıları az da olsa, benim bildiğim usûl yürekli, birilerine yardım etmek için bir şeyler beklemeyen; gençlere, gerçek bir ustanın, bir ablanın – ağabeyin yapabileceği gibi içten ve dürüst davranan birilerinin olduğunu ummak istiyorum. Böyle tanıdıklarım var. Onlarla, genç insanların gerçekten ilkeli ve yetenekli olanlarını, okuyan-düşünen-tartışan-araştıranlarını, elimden geldiğince tanıştırmaya, bir araya getirmeye çalışıyorum. Böyle bir grup gençle, kapalı devre, dönemsel buluşmalar düzenliyoruz ve bir ustayı davet ediyoruz. Ustayı dinlemelerini, onunla tartışmalarını sağlıyoruz. Biliyorum, zor ve perakende bir yöntem ama, örgütleniyoruz. Belli bir duruşla iş yapanların, yapmaya çalışanların ve onlara ilkeli çalışma ortamları sağlamak konusunda dürüst olan ustaların-deneyimlilerin-kurumların birbiriyle önce iletişim sonra dayanışma içinde olmasını usuldan da olsa başaracağımızın güzel örnekleri var. Giderek, bu grubun böyle üyelerinin çoğalması ve biribiriyle ‘ahilik’ ilişkileri içinde yükselmesini el birliğiyle göreceğiz.

‘Çırpındıkça batacak mıyım ?’ rumuzuyla yazan kardeşimizin özel durumuna dair bir iki şey : Bankacılığı bırakıp yaratıcı bölümde başarıyla çalışmaya başlayan en az iki kişi tanıdım. Sizin de, inatla, imanla, azimle, saygınlığınıza uygun bir tutarlılık içinde, başvurular yapmaya devam etmenizi öneririm. Kendinize, sizi ve düşüncelerinizi anlatacak bir tür porfolyo hazırlayın dikkatle : Reklam anlayışınızı, güncel reklamlar konusunda görüşlerinizi, bu sektörde ne yapmak istediğinizi ve bunu gibi şeyleri titizlikle ortaya koyan yazılar, analizler, notlar, raporlar üretin. Başvurularınızda, sizi gerçekten dinleyebileceklere, bunları gösterin ve yardım isteyin. Bir yerlerdeki az sayıda aydın kafa, usta, sizi görecektir.
Yüreğini, ocağını size açacaktır.

Herkes kötü olamaz. İyiler vardır, var olmaya devam edecektir.

Haluk Mesci