Pazartesi, Nisan 24, 2006

Rumuz 'Taner Şencan' : " A. Atıf Bir den başka bize bu konuda yol gösterecek duayen! kimse olamadı mı?"

Verdiğimiz bütün kararların ve en anisinin bile, ve bu kararlara bağlı başarılarımızın altında, başında ve sonunda “derin ve sistematik, etekleri yapışık iki süpürge” formlu çok kutsal bir iki nedenden temelli, hislerimiz yattığını düşünürken yanılıyor muyum? Neden insanları sürekli kalıplara modellere oturtmaya çalışıyoruz.? Örneğin reklamcı veya modacı ise marjinal mi giyinir ve hep öylemi davranır? Mühendisse daha sistematik ve klasik midir? Öğretmense şöyledir böyledir mi? Bu sadece halk olarak bizim özelliğimiz midir? Sadece meslek ve giyim tercihi olarak değil de daha başka bir çok şeyde yaptığımız şeyler sadece genellemeye ve bir modele oturtma çalışmaları mıdır? Bu neden sürekli yapılır? Tüm bunlar insanları sosyal düzene mi yoksa kapitalin gücüne oturtma çalışmalarımıdır? Öyle ucuz mu marjinal olmak, sıra dışı olmak böyle basit mi? En sıradan denilecek insan bile bana bu yazıyı yazmadan röportajını okuduğum Ali Taran dan daha sıra dışı geliyor bana. “Nasıl böylesine ucuz böylesine sıradan ve kanaatkar bir hayat yaşıyor bu insanlar…” dediğim marjinalin ta kendisi öyle çok insan ve şaşırtıcı hayatlar biliyorum ki… Biz, aslında çok olağan yollardan gelen çok basit ve kutsal temellere dayanan bütün başarıları -hem anlatırken hem dinlerken- mistikleştirmeye mi çalışıyoruz. Yoksa bunlar ucuz başarılar mı? “Sistem bu” ya uyacaksın ya da yok olacaksın mı? Kendimizi yada anlatırken hikayemizi, başarının inanılmazlığına, sıra dışılığına ve zorluğuna çok mu inandırıyoruz ki başarının en temel iki nedeni –çalışma ve ısrar etme- o kadar detayın arasında kayboluyor ve artık bize sıradan geliyor. Yoksa ben mi yanılıyorum. Zira konu “Bana başka şey söyle” lere geliyor. Sonuç olarak uzun hikayemizin sonunda “Ben hiç okumam film de seyretmem ama yaratırım, yazarım, çünkü çok zekiyim ve de marjinalim ” gibi saçma sapan şaşırtıcı bir sona varıyoruz. Herhangi bir konuda sadece çok çalışıp ısrar ettikten sonra, ne derece akıllı ve cin davrandığımız ve şansımız mı başarımızın büyüklüğüne ve paraya dönüşmesine sebep oluyor? Ve ülkemizde başarı piyango gibi mi vuruyor insana, çarpıyor mu yani? Başarılı insanın bir piyangodan çok fazla bilet aldığını mı anlıyoruz? Örneğin reklam konusun da akıllı bıdık A. Atıf Bir den başka bize bu konuda yol gösterecek duayen! kimse olamadı mı? Yoksa sizler mi tembel davrandınız? Opera sanatçılarının pop söylediği zaman halihazırda popçuların bile ağzı açık seyretmeleri gibi doğrusunu O mu yapıyor? Gerçek iyileri neden televizyonda – hiç denecek kadar az görürüken gazetelerde de nadiren mi görebiliyoruz? Yoksa hepsi bu mu ve yanlış mı gösteriliyorlar ? Belki tamamen şans eseri belki de tesadüfen sizinle tanışmasam bana kimse bu konuda danışmanlık hocalık yapamayacak mıydı? Siyaset ekonomi magazin vs vs le ilgili olarak yazılı ve görsel basında gördüğüm her şeyin bana çoğu zaman bir tiyatro oyunu gibi gelmesi normal mi? Türkiye’de siz ve sizin gibilere hep kelaynak mı denecek? Ve bir gün soyunuz tükenecek mi? Dinlediğimiz başarı öykülerinin altında anlatılan onlarca yüzlerce şeyse aslında kişisel tercihler ve zevkler, magazine edilmiş bir kısım hikayeden ibaret, sap saman formlu bir süpürgeden başka bir şey değil mi yoksa? Sonuca giden başarıya giden esas yol, esas süpürge ortada yok mu, ya da böyle yapmak başarıyı daha mı gizemli kılıyor? Yoksa her şeyin aslında çok basit temelleri olduğunu anlamamız için kafamızı dağıtmak için mi böyle konuşuyorlar? Bana çok soru sormuşsun diyorsanız boş verin cevap vermeyin ben içimi dökmüş olayım. Annem komşudan bişey gelirse tabak boş gitmez diye öğretmişti bize. Ben de yemek yapamadığım için meyve gönderirdim. Size Sigara içenler kulübü için hazırladığım tasarımı iki haliyle gönderiyordum dayanamayıp yanına kustum .
Eleştirileriniz için şimdiden teşekkürler.
En derin saygılarımla,





--------

İçinizi döktüğünüz, soluksuz uzun yazı (kusu?) için teşekkürler. Soru işaretleri var ama, cümleler soru değil sanki. Cevapları içinde gibi.

Bir genelleme olarak yazmışsınız ama söyleyeyim, reklamlar ve reklamcılık konusunda ben kendi hesabıma hiç ve asla tembel davranmadım. Beni hiç sevmeyenler bile, sanırım, hiç değilse buna katılırlar.

AA1 için bugünkü Akşam gazetesinde (http://www.akşam.com.tr) Oray Eğin'in yazısını okumanızı öneririm. Reklam Yazarlarının Ortak Defteri'ne de koydum (http://ortakdefter.blogspot.com).

TAPDK için koyduğunuz meyvelere gelince, Hmm !

1) Emeğinize saygı duyarım. Üşenmemiş düşünmüş, oturup yapmışsınız. Teşekkürler.
2) Uygulamanız teknik bakımdan iyi değil, ama siz tasarımcı veya reklamcı değilsiniz herhalde, sizi uygulamadan ötürü eleştirecek değilim. Önemli olan fikirdir, o da fena değil. Fikirlerinizi illa böyle gelişmiş araçlar kullanarak anlatmanız bile şart değil, en basit taslaklar bile bazen bir fikri en iyi biçimde anlatır. Bkz.