Pazar, Ağustos 18, 2013

Rumuz - (yok): "İstediğini yapamayan ne kadar çok insan varmış!"


Merhaba,

Bu akşam blogunuzda size gönderilenleri ve sizin verdiğiniz cevapları okuyunca dedim ki "gerçekten yapmak isteyip de istediğini yapamayan ne kadar çok insan varmış!". Ve kendimi o kadar yakın hissettim ki burada yazılan hikayelere. Çünkü ben de onlardan biriyim/biriydim. 

Daha ilkokul 5. sınıfta İngilizce'ye karşı bariz bir tutkum ve ilgim vardı, evde annemin genç kız iken almış olduğu kasetli Oxford English setinin 5 ansiklopedisini de yalayıp yutmuştum bir yaz tatilinde. Sonra geldi çattı lise yılları, ortaokulu çok da düşük bir ortalamayla bitirmemiş olmama rağmen Süper Lise ve Anadolu Lisesi sınavlarını tutturamayınca şehirdeki en köklü ve iyi denebilecek bir liseye başladım. Lise 1'de aldığım 4 saatlik İngilizce derslerini iple çekerdim. Lise 2'de bir alan seçmemiz gerekince de ailemle konuşup Dil Bölüm'üne geçmek istediğimi anlattım onlara. Ama etraftan duyulan edilenlerle birlikte Sayısal bölüm okuyanların üniversitede daha iş yapar bölümlere girdiğini, mezun olduktan sonra da kolayca (!) iş bulabildikleri gibi bir fikre kapılmalarına neden olmuştu. Ne acıdır ki onları ikna edemedim, benim yerime karar verdiler.Ve karnelerimin 1 ve 2'lerle dolu olduğu, Matematik'ten, Fizik'ten, Kimya'dan nefret ederek, bu dersleri yapamadığım için ailem tarafından "akıllı" değilmişim gibi tepkiler alara lise dönemini tamamladım. Ama bir yandan da bu içimdeki sözel tarafla olan ilişkimi hep sürdürüyordum. Ve en güzeli bu kendiliğinden oluyordu. Üniversite sınavı gelip çattığında sayısal alandan hiç bir yere puanım yetmediği için, 3. senemde İzmir Ekonomi Üniversitesi İşletme Bölüm'üne girdim. En mutlu olduğum şey ise (allahtan!) tüm derslerimin İngilizce olmasıydı. Bu, diğerleri için zulüm gelse de, benim o an hayatımda en mutlu olduğum olaydı. 2. sınıfta, bir kaç zorunlu Pazarlama dersi aldıktan sonra, derste konuşulanlardan, yaptığım projelerden oldukça heyecanlandığımı ve bu alana karşı ilgim olduğunu farkettim. Kitaplar, dergiler okudum, Türkiye'de Pazarlama alanında hatrı sayılabilecek bir kaç kongreye ve seminere katıldım. Ve üniversitenin geri kalanında tüm seçmeli derslerimi Pazarlama, Halkla İlişkiler ve Reklamcılık, İletişim alanlarından alarak üniversiteyi çekilir, zevkli, bir şeyler öğrenebildiğim bir hale getirdim. Ancak İzmir'de okumuş olmanın verdiği dezavantajlardan biri olarak maalesef, Pazarlama alanında bir staj yapamadım. Ama elimden geldiğince bu alanla ilgili okudum, araştırdım, yazdım, çizdim, hocalarımla konuştum, derdimi anlattım. Sıra iş aramaya gelince, yaptığım Pazarlama başvurularından ses seda çıkmadı. 25 yaşındaydım, yapmak istediğim bir şey vardı için için, ne yapmak istediğini bilmeyen bir İşletme mezunu değildim ancak ilerleyemiyordum, bir şeyler önümü tıkıyordu. Master istiyordum, yapamadım. İnsan Kaynakları Danışmanlığı alanında bir şirkette çalışmaya başladım ama 5. aydan sonra "sen buraya ait değilsin, bu pişmanlığı bir kere yaşadın, ikinciyi yaşamamalısın" diyerek 11. ayımda işimden ayrıldım. Yaklaşık 1 aydır işsizim, ne değişti bilmiyorum ama bu sefer yaptığım başvrulardan geri dönüşler alıyorum. Görüşmelere gidiyorum, "benim yapmak istediğim şey bu!" diye, gözlerimden parıltılar saçarak konuşuyorum o görüşmelerde.

Öncelikle eğer bu satıra kadar gelip okuduysanız şanslıyım demektir. Blogunuza yazıp, derdini anlatan, yol yordam soran bu insanlara cesaret verdiğiniz için hem onlar, hem kendim adına size teşekkür etmek isterim. Pazarlama alanında bir iş bulma konusunda umutsuz değilim, çünkü biliyorum ki yaşım şu an 27 de olsa, istediğim şeyi yapmaya başlamak için geç değil. Çünkü biliyorum ki, o benim içimde yanan bir ateş ve sönmüyor, bunu gördüm. 

Okuduğunuz gibi kendi hikayemde bir yol ayrımındayım ve emin adımlarla yürüyorum, bu akşam blogunuzdaki yazıları okuyunca yürüdüğüm bu yoldan daha da emin oldum.

Kafanızı şişirdiysem affola, sizin yazdıklarınız bunları bu akşam yazma sebebimdir.

Saygı ve sevgi dileklerimle.

- - - 

Hmm! 

Kafam filan şişmedi. Buruk bir duyguyla gülümsedim. Yaşınız en güzel yaş belki de... Yürüdüğünüz yol dilerim sizi mutlu etsin. Ne yaptığınızı, ne istediğinizi bildiğiniz sürece doğru yoldasınız demektir. Gittiğiniz yeri bulursunuz. Tersi mümkün değildir.

Bir başka dileğim de şu: Güzel Türkçeniz hiç bozulmasın... (Bir tek 'hatrı' kullanımınızı yadırgadım ama, neyse...)

Sevgiler,
HM