Salı, Ağustos 09, 2005

Rumuz 'Dogma 95' : "Halk böyle istiyormuş..."

Uzun süredir reklam arşivlerini inceliyorum. Özellikle Kuzey Avrupa kökenli reklamlarındaki "doğallık" beni çok şaşırtıyor..

Türkiye’de çekilen "bütün" reklamlar, rengarenk.. Sarı, yeşil, mor, kırmızı adeta gözümüze sokuluyor. Oyuncular buram buram kast kokuyor. Neredeyse hiçbir reklam filmi sesli çekilmiyor. Reklam filminde sabah kalkmış birini görüyoruz, son derece şık ve makyajlı ! Renkli filme geçen Türk sinemasının ilk dönemlerine benzer aşırı bir zevksizlik ve yapaylık bütün filmlerde görülüyor.

Bu zevksizliğe karşın; yaratıcılıklarına hayran olduğumuz, “Avrupa” reklamları ise düşük bir bütçeyle çekilmiş imajı veren son derece “doğal” çalışmalar ortaya koyuyorlar...

Büyük bir reklam ajansının yöneticisiyle bu sorunu tartışma şansını yakaladım. Neden böyle işler yapıyoruz sorusunun cevabı “Aslında biz de o tip çekimler yapmak istiyoruz ancak halk böyle istiyor” oldu. (Halk, her şeyi en güzel haliyle görmek istiyormuş..) Kötü adamın müşteri olduğunu düşürken, halkın çıkması beni oldukça şaşırttı.

Yani bu bir kültür meselesi mi ? Toplum olarak henüz hazır değil miyiz bu tip işlere ? Ya da bu biçimsel değil tamamen “içeriği” ilgilendiren bir sorun mu?


* * * * * *

Hmm ! Kuzey Avrupa ülkelerinin reklamlarından başlayayım isterseniz : Benim bildiğim kadarıyla, genel olarak, öldürücü olmayan bütçelerle çalışıyor Kuzeyli reklamcılar. Nüfus vs, sanırım, ekonomilerinin gücüne rağmen böyle bir olgu çıkarmış ortaya. Biraz da bu nedenle, hep sade, hep basit yoldan güzel ve ekonomik yapımlar ortaya koyar olmuşlar; bu da bir ulusal tarz haline gelmiş. Ancak, genel olarak kültürlü ve gelişmiş zevklere sahip toplumlar olduklarını, tasarım ve estetik yanlarının güçlü olduğu, bütün bunların da reklamlarına yansıdığı gerçeğini göz ardı edemeyiz.

Bizim reklamlara gelince, fazlaca genelleme yaptığınızı düşünmekle birlikte, zevksiz ve özensiz işlerimizin çok olduğunu da üzülerek kabul ediyorum. ‘Allı güllü’ reklamlar, masaüstü ve/veya flash ile kotarılan, gelgeç, kullan at, ucuz-ve-kirli, markaya getireceği zarar düşünülmeden günlük satışı kurtarmaya çalışan şeyler. Okan Bayülgen’in Herkes Bunu Konuşuyor programında söylemeye çalıştığım gibi, baş sorumlusu, ekonomi belki de : Günü kurtarmak ve nakit akışını sağlamak zorundaki işletmeler bunun için o allı güllü kolaycı zevksizlikleri üretiyorlar. Kanamalı hastanın önce kanamasını durdurmaya çalışan acil servis yaklaşımı... Yoksa, iyi filmler yapan, her ayrıntıya dikkat eden, bir dostumun söyleyişiyle 'insanı biraz daha insan yapan' reklamlar çıkaran ajanslarımız, yapımevlerimiz, yönetmenlerimiz de var haklarını yemeyelim.

“Biz de öyle filmler yapmak istiyoruz ama...” diyen reklamcının gerçekten ‘büyük’ bir reklam ajansının sahibi olduğunu düşünüyor musunuz ? Benim bildiğim hiçbir aklı başında reklamcı suçu halka atmaz ! Müşteri dese, ki siz de öyle diyecek sanmışsınız, belki şaşırmazdık. Ama halk ?! Halk güzel şeyin değerini kendince biliyor. Takdir ediyor. Bir dönem, ‘halk bunu anlamaz’ önyargısı vardı ve genelde, ‘ben bunu anlamadım’ deme yürekliliğini gösteremeyenlerin sığındığı bir savdı. Ekonominin ve reklamcılığın, insanlarımızın geldiği düzey hiç yabana atılır bir düzey değil. Ha, ne var, halk gerçekten de ‘anlamsız’ şeyleri doğaldır ki anlamıyor ! Pek de güzel yapıyor. (Görüştüğünüz reklamcı belki de 'daha iyisini yapamıyoruz, elimizden bu geliyor' demek dürüstlüğünü gösteremediği için öyle demiştir !)

Halkın 'her şeyi güzel görmek istediği', gerçekse, saygı duymak gerek : Yıllardır, gerek hayatta gerek medyada, o kadar kötü şeylere hedef oldular ki, zahiren de olsa biraz güzellik aramaları anlaşılabilir bir şey. Bu isteklerini de, 'sabah kalkmış rolündeki oyuncu bile suare makyajında görünsün istiyorlar' diye yorumlamak nasıl mümkün olur ?

Benim her zaman inandığım şey, ekonomimiz yeterince uzun süre iyiye gider ve kuruluşlar sürdürülebilir bir reel gelir artışı elde ederse, reklamda ve iş hayatında alabilecekleri yaratıcı riskler artabilir. Aile şirketlerindeki yeni nesil yöneticiler veya yönetimin profesyonellere geçmesi de buna bir başka katkı sağlayacaktır.

Önemli bir eksik, burada ve her yerde yazıp duruyoruz, reklamcılığa düzgün eğitim görmüş yeni insan gücünün getireceği boyut ve soluk... Ona da, sizin konuştuğunuz türden ‘büyük’ ajans sahiplerinin ne kadar katkıda bulunduğu tartışma götürür.

Haluk Mesci