Perşembe, Nisan 27, 2006

Rumuz 'Taner Şencan' : " A. Atıf Bir den başka bize bu konuda yol gösterecek duayen! kimse olamadı mı?"

Taner Şencan cevap yazmış :

Merhabalar,
Agop’un Kazı gibi derin derin düşünürken akşam oturup tam şu düşündüklerimi yazayım dediğim anda her şey zihnimden yine silinip gitti. Lanet olası sıkıcı bir günün ardından gelen neşeli bir akşamda, gün boyu aklıma gelen onlarca şey yazarken benden kaçıyor. Günü içinde bana sürekli sırnaşan onca düşünce, proje, tasarım, eleştiri her ne varsa akşam kalemi görür görmez, gözlerine sokarım kaygısı ile kayboldular. Balık hafızası var bende, delirmek işten değil. Sürekli beynime yetişmeye çalışıyorum. Hal böyleyken ben de en azından size bir şeyler yazmaya karar verdim ama hala kafamı toplamaya çalışıyorum. Eminim benim gibi bir çok yazar bozuntusunda da vardır bu sıkıntı. E tabi gün içinde işi gücü bırakmak da olmuyor . İşin garip taraflarından biri de şu ki; yazarken herşey tersten gidiyor bütün cümlelerimi yazdıktan sonra cümle yapılarını , hatta kavramları ve anlamları, çogu zaman cümlelerin kendilerini de sıralayışımı sürekli değiştirmek zorunda kalıyorum. En son söylemem gereken şey ilk başta aklıma geliyor ve sürekli kes/yapıştırlarla anlatmak istediklerimi daha anlaşılır kılmaya çalışıyorum. Bazı beyinlerin tümdengelim bazılarının da tümevarımla işlediğine dair bir şeyler okuduğumu hatırlıyorum, sebebini tam çözemedim ama bu her zaman böyle alıştım artık. Bu yüzden de bir edebiyatçı dostumun dediği gibi “Tek seferde doğru yaz”mayı başaramıyorum. Zira sürekli kendi kendimin editörlüğünü yapıyorum. (‘Derdim var’ a yazan bir arkadaşın dediği gibi yazar da yazarım ama. Anladığım kadarıyla siz kullanmayı pek sevmiyorsunuz ama ben burada bi şöyle yapacağım. Hatta birde :P yapıp ekleyeceğim bu ikincisi ne demekse... : )nın anlamını öğrendiğimde burada gülünecekten ziyade bu kelimeyi veya cümleyi gülerek yazıyorum anlamı kattığı -ya da ben öyle kullandığım- için hoşuma da gitmemiş değildi. Komedi serilerindeki kahkaha tufanına benzetiyorum. ) Piyango çarpar da : ) zengin olursam bir editörle anlaşacağım. Lakin benim sürekli bir editöre ihtiyacım var. O’da ya beni tamamen resetleyip format atıp düzeltecek ya da hem kendisi hem ben yıllarca harap olacağız. (Reset-format yazarken elim zor gitti gazabınızdan korktum ama şu anda aklıma Türkçe karşılığı gelmedi) Meyvelere ilişkin: Evet doğru hatırlıyorsunuz işim reklam değil ama hep yanımda ve içimde olsun istiyorum. Arayıp bulduğum bir fotoğraf üzerinde hafif hafif oynayarak yaptım. En azından “fikir fena değil” demeniz hoşuma gitti. Aslında bana görünüşü Elma’lıktı ama :) . Cevabınız da sunduğunuz taslağın ne anlatmaya çalıştığını anlamam ise en az 10 dakikamı aldı : ) (Bu gün : ) bunlardan çok yapacağım herhalde.) Zor anlaşır olması -ben ve benim gibileri de düşünerek- çok da iyi değil sanırım : )

Her neyse madde madde şu AA1 fenomenine geleyim. 1) Adamın tipi sinirime dokunuyor. 2) Sebebini tam olarak izah edemiyorum ama bu tipler ne yaparsa yapsın bana kendini sevdiremiyor. 3) Dediğiniz gibi tam zıp zıp. Bu, derinlikten ziyade, ne oldum delisi olmaktan kaynaklanıyor gibi 4) Bir de hafif. 5) Ve işin en trajik yanı Prof sıfatı onda, kuaförde hazırlanırken aceleyle ortaya çıktığı düğünde kafası mandallarla dolu haliyle oynayan bir gelinin başında ki çamaşır mandalı gibi duruyor. Ve bende hiç saygı uyandırmıyor. Takip edecek ve Siz’e yazdığım gibi paylaşacak birilerini sürekli arayıp bulamazken reklam konusunda uzman olarak O çıkıyordu karşıma 6) Bir ürün de olması gereken pozitif tutum sağlayan ne kadar özellik varsa AA1 ambalajında hepsi tam tersi.

Öğrencilik yıllarımda, Pazarlama-Satış departmanlarında çalışarak kariyerime başlamaya karar verdiğim zamanlarda ki, bu kararımı hala çok doğru bulurum, satışta çalışıyorsan deyim yerindeyse ‘yırtık’ olmak lazım fikri yaygındı bizde. Yaygın değil kat’iydi. Çalışmaya başladık ; sonra sonra farkettiğim şeyse bunun aslında büyük bir yanılgı olduğuydu. İşini dürüst ve istikrarlı yapan güler yüzlü elemanın kalıcı başarıya daha yakın olduğu, su götürmez gerçeğini, neden sonra anladım ve anladık. Takdir edersiniz ki aslında sanatsal bir perspektifi , ince, zarif bir bakışı gerektiren “Cin fikir”de olduğu gibi bizde ki haliyle bunun bir uyanıklık ve yamanlık olduğu yanılgısı yine akademide aldığımız eğitimin bir sonucuydu. O ve Onun gibi ‘Zavallı Akademisyen’ ler de hala derslerde çocuklara bunun böyle olduğunu anlatıyor.

Saygılarımla,
Taner ŞENCAN


- - - - - - - - - -

Hmm !

1) Kendinize küçük bir not defteri alın. Gündüz üşüşen fikirlerinizi akşam için not alın.

2) 'Herşey'leri, 'her şey' diye yazmalısınız. Noktalardan, virgüllerden sonraki boşluk sayılarınıza dikkat.

Okura not : Yazıda geçen : )'ler gülen surat, :P ise dilini çıkaran surat.