Pazar, Ağustos 13, 2006

Rumuz : 'Hayalet kalem' - Reklam sektöründe çalışmaya karar verdim

Yazıma kendimi eleştirerek başlamak istiyorum. Ne zamandır böyle bir blogu göremediğim için kendime kızıyorum.

Ben de blogda yazan bir kaç arkadaşım gibi Fen-Edebiyat Fakültesi öğrencisiyim.Bu fakülte içersinde ise Felsefe eğitimi almaktayım. Küçük yaşlardan biri TV denilen sihirli kutunun içinde olup bitenleri merak ederim (reklamlar, diziler, filmler). Bu merakım üniversiteye başladığımda doruk noktasına ulaştı.

Reklam sektöründe çalışmaya karar vermem bu merakı doruk noktasına ulaştıran sebepti. İlk başta küçük küçük metinler yazmaya, sonra bunları geliştirp senaryoya dökmeye başladım. Bunların öncesinde de markalara hayali olarak sloganlar hazırladım. Vakit bulduğum zamanlarda da kısa film senaryoları yazmaya çalıştım.

Size soracağım soru şu: Oturduğum yer İzmir. Biliyorum ki bu sektörde İstanbul başı çekiyor ve sektörün merkezini oluşturuyor. Bu konuda ne yapabilirm. Mezun olur olmaz bavulumu alıp İstanbula mı geleyim ? Yoksa İzmir de mi başlamalıyım.

- - - - - - - - - - - - -

Hmm ! Galiba bu Fen-Edebiyat fakültelerinde reklam aşkı okutuluyor ! Ne diyelim, hayırlı olsun ! Veya Allah kurtarsın ! Sorulara, konulara sondan başlayalım...

Mezun olur olmaz bavulu alıp İstanbula gelmek iyi bir fikir olmayabilir :

- İş bulmadan gelmek macera olur. İnsanı ya serseri yapar ya sefil eder
- Çok paran yoksa ve otelde vs kalmayacaksan, eşin dostun tepesine ekşimek olur. Bu da insanı sevimsiz yapar,
eşi dostu rahatsız eder.
- İş bulup gelebilmek, o zamana kadar kendini çok iyi yetiştirmen ve iyi bir ‘işe almaya değer adar’ haline getirmene
bağlı.
- O ise, daha önce defalarca söylendiği gibi, çok okumuş, çok düşünmüş, hayatı epey bir çözmüş, iyi Türkçeden
başka bir yabancı dili (genellikle İngilizce) sular seller gibi okuyup konuşabilecek düzeyde öğrenmiş böylece
pazarlama ve reklam alanında epey litaretür devirmiş olmak; çok çok iyi yazı yazabilmek gibi şeyleri gerektiriyor.
- İzmir’de de ajanslar var. Orada başlamaya çalışmak bir yol olabilir. İzmirdeki ajanslar ise, başını müşteri ve ciro
düzeylerinin çektiği bir dizi mesleki zorluk yüzünden belki de istedikleri gibi ve istedikleri kadar çok insan
alamıyorlar. Ama bunlara rağmen bir başlangıç sağlayabilirseniz, İstanbul için referans olabilir.

Aralara serpilmiş çeşitli sinir uçlarına dokunarak devam edelim...

Reklam sektöründe çalışmaya karar vermek iyi ama yetmiyor : Reklam sektörünün seninle çalışmaya karar vermesi gerekiyor. Bu da, bu blogdaki çeşitli örneklerde göreceğin gibi (arşivdeki yazıları da taramanı rica ederim) zor, sinir, karmaşık, kompleksli, bazen şansa kalmış, vs vs bir süreci içeriyor. Ajanslar çok iyi bir adayla karşı karşıya değillerse, kırıtıp duruyorlar, koşullar dayatıyorlar; angarya yaptırıyorlar. Yetiş de gel diyorlar. Nasıl yetişeceksin ? Yumurta, tavuk. İşe girmedikçe yetişemiyorsun, yetişmedikçe işe giremiyorsun. İşe girmek uğruna staj adı altında eziyet ve angaryaya razı olanların sayısı içler acısı…

Markalara hayali sloganlar veya ısmarlanmamış senaryolar yazmak, ne yazık ki, kıymeti harbiyesi olan şeyler değil :
Brif yani o sloganı veya senaryoyu gerekli kılan, tarif eden, sipariş eden gerçek bir belge-mutabakat-iş emri yoksa, yazılan şeyin o markanın gerçek hayattaki iletişim-reklam ihtiyaçlarıyla ilişkisi yoktur. Veya çok ender olarak vardır. Reklam ajanslarında kadrolu olarak düzenli çalışan ve zamanlarının büyük bölümünü o markanın ihtiyaçları, geçmişi, geleceği, rakipleri üzerine düşünerek, çalışarak geçiren reklamcıların bile bazen gerekli çözümlere ancak yaklaştığını biliyoruz. Aynı şeyi dışarıdan, gerçek pazarla ve tüketiciyle kopuk bir ortamda sağlamak genelde imkansıza yakındır. İşin sadece biçimsel yanına ilişkin bazı fikirler geliştirebilmiş ve bunları bazı yazı ürünlerine dökmüş olabilirsiniz ama bunların yayınlanır ve işe yarar hale gelebilmeleri için, unutmayın ki, reklamverenin onayından geçmesi, yani gerçek hayatın piyasa gerçeklerine göre tartılıp doğrulanması gerekir.

Size yol önermeden önce, durumunuzdaki hemen herkese sorduğum şu soruyu sorayım : Yazı yazmadan duramayacak kadar yazar mısınız ? Reklamdan başka, yazdığınız ve tercihen yayımlayabildiğiniz eserleriniz var mı ? Türcümesi şu soruların : Reklam işine girmek isteyen bir yazar mısınız yoksa reklam merakı yüzünden veya reklamın çekiciliğine kapıldığı için reklamlar yazabileceğini sanan bir hevesli misiniz ? Birincisi iseniz, iş belki birazcık daha kolay. İkinci duruma uyuyorsanız ve önünüzde de eğitim vb gibi zaman varsa, kendinize gerekli donanımı kazandırabilmek için bilinçli bir hazırlık dönemi geçirebilirsiniz. Reklam sektöründe, hele hele yaratıcı bölümde, iş bulmaya çalışmaya bundan sonra başlamanız sizin için iyi olur. O zaman bile iş garanti değil.